Sendrom ne demek bilmeyenlerin hakkında fikir sahibi olduğu hatta yaşadığını iddia ettiği tek sendromdur: “Pazartesi Sendromu”. Hafta sonu tatiline kendi fazla kaptıranların virajı alamadıkları gündür. Çalışmama isteğinin zirve yaptığı, günaydınların arkasından gelen “bu pazartesileri hiç sevmiyorum” la devam eden gündür. Kabul ediyorum insan Cennet için yaratıldı bundandır tembelliği ama daha Cennete gitmedik be kardeşim. Henüz Dünya podyumda, Cennet ve Cehennemin provasını yapıyoruz az biraz gayret.
Devlet Babanın işsizlere yaptığı yardımlar ve destekler sonrasında “ne iş olsa yaparım abi” diyenler kozalarına çekilip yerlerini “masa başı ne iş olsa yaparım abi” diyenlere bıraktılar. Masayı sahiplenenlerse o gün işlerini sahiplenmediler. İş mukavelelerinin şartlarından birinin de işverenin Pazartesi Sendromunu kabul etmesi üzerine atılmıştır sanki imzalar.
İlimsel yönde bakarsak haftanın altı günü işe koşulan atlar Pazar günü çalışmayınca kaslarında laktik asidin birikmesi sonucunda Pazartesi güne işe koşulduğunda yaşadığı yorgunluk hissinden ibaret bu sendrom. Ama ben işin sosyolojik boyuyla ilgileniyorum. Salı sallanır, çarşamba çarşafa dolanır diye devam eden tekerlemenin tek iyi günüydü pazartesi. Haftanın ilk günü diye geçerdi, ama insanımızın psikolojisini altı gün bozmak bile gelmedi işlerine o günü de işte böyle “Pazartesi Sendromu” diyerek bozdular. Bizleri tembellik hakkını sonuna kadar kullanmaya iten güçler İsviçre’de iş saatlerinin 38 saatten 36 saate indirilmesi referandumuna “Hayır” dediler. Buyur buradan yak.
Pazartesi Sendromu Hıristiyanlar içindir. Haram işlerde döktüğü teri temizlemek için alnının teriyle kazandığı helal parayı alır ve Pazar günü çalar Papaz Efendinin kapısını. Romantik bir mum ışığında temizler ruhunu ve pir-u pak çıkar. Bakiyeyi o gün sıfırlar ve haftaya yine günahla başlar. Ama Müslümanlar öyle mi? Hafta sonu gece yarısına kadar oturduğu için kılamadığı sabah namazını işine gitmek mecbur uyandığı gün kılar. Haftaya namazla başlayan için neyin sendromudur bu?
Sendromun dayanağı haftanın ilk günü olmasında saklı. Oysa zamanı da günlere bölen biz değil miydik ? Zamanı bölme kıstasımız bile yanlış. “Gün” Dünya’nın dönmesine göreyken, “Ay” Ay’ın hareketine göre ve “Yıl” Güneş’e göre ölçülüyor. Güneşin doğup batması gün olarak isimlendirilirken neden gecenin zifiri karanlığında saat 12:00 da gün atar hala anlamış değilim? Ve hafta neye göre yedi gündür ? Kendi sınıflandırmamız bunlar. Haftanın ilk gününün Pazartesi olduğu sadece bir varsayımdır gerçeklik payı yoktur. Eğer ilklerde yaşayacaksak bu sendromu hakkını verelim yılın ilk ayı ve asrın ilk yılında da yaşayalım.
Henüz sıkılabilecek bi canımız, dertlerimizi tersiyle itecek bir elimiz ve sadaka verebileceğimiz gülüşlerimiz varken çevirelim dünyayı tersine. Kıyamet alametiyse güneşin tersten doğması eski bizin kıyametini çağıralım pazartesi günü ve doğsun güneş tekrar üzerimize. Zor mu ? Hadi kolay gelsin o zaman.