Bendeniz aslında televizyondan haber bile izlemem: bir cümlede söylenecek bir şeyi on defa farklı şekillerde ifade edip tekrar etmeleri sinirlerimi bozar hep. Bu yüzden haberleri olsun, belgeselleri olsun seyretmek yerine okumayı tercih ederim. Hem, düşünürüm ki, "nerede yazdığını bilmediğin bir bilgi, bilgi değildir".
Ama Payitaht dizisi farklıydı. Arasıra seyrettiğimde, okumakla elde edemediğim bir heyecan vermişti bana başlangıçta. Senarist Uğur Uzunok'u da, yapımcı Serdar Akar'ı da tebrik ederek izliyordum. Ancak bir süre sonra, şunu farkettim: Dizi bize, II. Abdülhamit'i, ailesine söz geçiremeyen, onları yönetemeyen, onlardan habersiz birisi olarak resmediyordu. Bu da yetmezmiş gibi, dizideki "İşvenaz" karakterini, Abdülhamit'i ve eşi Bidar Sultan'ı her seferinde bir fendiyle alteden çok akıllı/kurnaz bir tip olarak devaynasına koyuyordu. Bidar Sultan, başlangıçta ondan şüphelenmişti. Güzel. Neden bu İşvenaz'ın arkasına sadece bir ara hafiye takıldı ve ondan şüphelenilmesine rağmen saraydaki entrikalarına müsaade edildi? Neden Bidar Sultan ona bir ara "tamamen" güvendi ve Fuat Paşa'yla zindanda bile haberleşmelerine izin verdi? Çok önemli bir vatan hiyaneti söz konusdu olmasına rağmen güya özel sebeplerle onu görmesine neden müsaade etti? Suçüstü yakalatmak için değildi herhalde; çünkü izlenmiyordu ve bir bahaneyle tek başına gidebiliyordu yanına. Bidar Sultan, hemşire Zeynep'e de çok güvenerek çok şey çekti. Dizi de İşvenaz daha yeni tutuklandı. Baştan beridir Fuat Paşa'ya da ona da çok mühlet verildi. Suçüstü yakalamak için mi? Suçüstü olabilecek çok şey yaşanmıştı aslında. Neden bu kadar beklendi? Senaryo bence burada çok başarısız.
Şimdi birisi kalkıp da: "Seyirci olarak siz herşeyi gördüğünüz için anlıyorsunuz ama onlar nereden bilsinler?" demesin. Çünkü Saray'da ne kadar çok entrikanın döndüğünü, hainlerle dolu olduğunu, hizmetçi, doktor gibi bütün personelin dışarıyla ilişkileri olan hainlerie işbirliği içindeki pespaye insanlar olabileceğini, Sultan ailesi pekâla biliyordu. Ama neden hala hizmetçilerin yanında herşey konuşuluyor ve onların oyunları anlaşılsa dahi mühlet veriliyordu? Hatta düşünüyorum da böyle bir durumda ben o sarayda olsaydım, Sultan'ın özel ailesi için hiç hizmetçi de çalıştırmazdım. Kendi işlerini kendilerinin yapması daha güvenli olurdu çünkü. "Sarayda böyle olur mu?" demeyin; can güvenliği söz konusuysa, daha fazlası da olur. Her an içeceğinize zehir katan, aklınızı kaybetmeniz veya yavaş yavaş ölmeniz için çalışan hizmetçilerden hizmet almaktansa kendi hizmetinizi kendinizin yapması evlâdır. Gerçekte sarayda böyle bir tedbir de alınmıştı belki. Çünkü böyle bir durumda mutfakta görevli bir müfettiş bile aciz kalabilir. Herşeyi kontrol edemez.
Bu durumda, "özellikle Bidar ve Seniha Sultanları dizideki kadar zelil ve kıt akıllı göstermeye senaristin kesinlikle hakkı yoktur", diye düşündüğüm için, artık diziyi izlemiyorum. Senarist olayları daha dikkatli kurgumalı, "Sultan kadar aile fertleri de zekiydi", mesajını vermeli değil miydi? Yoksa, "Sultan Abdülhamit ve eşi Bîdâr Sultân çok ama çok zekiydi. Ancak yine de bir İşvenazʼı bile alt edemediler. Üstelik Şehzade Mehmet Selim hariç, bütün aile fertleri çoğu durumda kendilerini idare edemeyen insanlardı" mesajı mı verilmek isteniyor sanki. Senaristi, Sultan ailesini böyle resmetmeye hizmet edecek olay örgüleri kullandığı için şiddetle kınıyorum...