21. Yüzyıl yönetim yaklaşımı kurumların sadece kendisinden maaş alan görevliler eliyle değil çevreleri ile birlikte karar vermeleri gerektiğini söyler.
Bu hem kamu hem de özel sektör için geçerli bir kanaattir.
Türkiye’de kamu yönetimi uzunca süredir kadrolu ve maaşlı görevlilerinin dışındaki aktörlerin görüşlerine de önem verilmesini teşvik ediyor. Buna yönelik sayısız hukuki düzenleme yapıldı.
Bu bakış açısı Yükseköğretim kurumlarında da geçerli. Üniversiteler dış paydaş olarak tanımladıkları resmi, özel ya da sivil aktörlerin görüşlerini almak durumundalar.
Yükseköğretim kalite sisteminde bu, olmazsa olmazlar arasında sayılmıştır. Akademik kurumlar çevreleri ile bütünleşecekler, onlardan gelecek her türlü görüşü dikkate alacaklar.
Girizgâhı yapma nedenim geçen hafta davet edildiğim bir paydaş toplantısından memnuniyetimi ifade etmek, diğer kurum ve birimlere örnek olmasını dilemek içindir.
Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nin dış paydaş toplantısına sivil toplum gönüllüsü sıfatıyla davet edilince çok memnun oldum. İslami ilimler adına görüş beyan etmem yakışık almaz. Bunu kurumdaki ve alandaki yetkin hocalarımız yapsınlar.
Ben daha çok toplumdaki değer yozlaşması, sekülerleşme, dünyevileşme ve ilkesizleşmeyle alakalı görüş ifade edebildim. Ayrıca eğitim – öğretim metotları ve süreçlerine dair bilgi aktarabildim.
Bir sosyal bilimci olarak düşüncelerimi paylaştım.
Malum, dini alan herkesin konuşmakta beis görmediği, uzmanlaşmanın önemsenmediği bir mecra. Ağzını açan din adına, diyanet adına görüş beyan ediyor.
Toplumda zararlı cereyanlar almış başını gidiyor. Fetö bu akımların tavan yapmış halidir ama yalnız değildir. Türlü güya ‘sivil’ kuruluş içinde zararlıları da mevcut. Kötü niyetli kişi ve gruplar toplumu zehirlemekle kalmıyor, bu dünyasını da öte dünyasını da heder ediyorlar.
Gerçekten çok üzücü…
Hem Müslüman olunabileceğini hem de sapkın tercihlerin uygulanabileceğini söyleyenlerden tutun da resmen din ticareti yapanlara kadar iş uzayıp gidiyor.
Fakülte dekanı Ramazan hoca ile bölüm başkanları gelen görüşleri dikkatle dinleyip, notlarını aldılar. Bütün görüşleri değerlendireceklerini ifade ettiler.
Paydaş görüşüne Mühendislik, Uygulamalı bilimler, Turizm ve İktisadi ve İdari bilimler fakültelerinde sıkça başvurulabiliyor. Bu alanların sektörle ve toplumla iç içe olmaları gerektiği ifade edilebiliyor.
Ama ilk kez İslami İlimler alanında bir paydaş toplantısı yapıldığını duydum.
Katılımcılar uçuk – kaçık şeyler söylemedi, fakülte yönetici ve hocalarına din öğretmeye kalkmadılar.
Darısı diğer fakülte ve üniversitelerin başına.
Toplum ve üniversiteler olarak en fazla ihtiyaç duyulan şeylerin başında geliyor istişare kültürü. Toplumdan kopuk, kendi gizli ajandasını uygulamaya çalışan fakülteler yerine açık olanlar gerekli.
Burnundan kıl aldırmayan ilahiyatçı tiplerin yanında toplumun önemsemediği hatta kaçtığı dini eğitim veren kurumlar yok mu?
Söylediğini yapmayan bir hoca, hatta öğrencisinin namaz kılmak için istediği izni vermeyen bir ilahiyatçı nerede, paydaşları dikkate alarak müfredatını ve faaliyetlerini değerlendirmeye alan bir fakülte yönetimi nerede?
Bu tür değişimler tepeden olmuyor.
YÖK ve Cumhurbaşkanı ne diyor, bizim eğitim kurumlarımız ne yapıyorlar?
Samimi kanaatim toplumun asıl probleminin ekonomik değil, inanç ve değerlerle alakalı olduğu yönünde. Değerlerinden kopan, ilkesizleşen bir topluma her türlü bela ve musibet isabet eder.
Selçuk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş ve ekibini tebrik ediyorum.
Güzel bir iş çığır açtılar.