Zorlu, bol kavgalı bir referandum sürecini daha geride bıraktık. Çetin mücadelenin sonucunda milletin kararı başkanlık sistemine "Evet" oldu. Ancak sonuçlar gösterdi ki millet herhangi bir parti ya da kişiye değil ülkenin istikrarına evet dedi. Aslında bu süreci hem evet hem de hayır cephesinden değerlendirmek gerekiyor. Evet, cephesinde BBP'nin de dâhil olduğu güçlü bir Ak Parti ve MHP birlikteliği vardı. Güçlü bir sağ yapılanma olarak görebildiğimiz bu süreçte partilerin başarısı nedir derseniz toplasanız yüzde 30 etkisi var diyemeyiz. Özellikle Ak Parti ve MHP bu süreçte kendi tabanından büyük bir kayıp yaşadı. Her ne kadar bazı kişi ve kesimlerce tüm fatura MHP'ye kesilse de kaybın büyük kısmı Ak Parti içindeydi. 7 Haziran seçimlerinde de söyledim yine söylüyorum bu seçimi kazandıran saf, masum, vatansever, çıkar, ihale, menfaat peşinde koşmayan, ülke menfaatini her şeyin önünde tutan takım tutar gibi partizanlık yapmayan insanlardır. Şunu unutmamak gerekir ki bu sessiz ama yeri geldiğinde her şeye etki edebilecek kesim kime ne zaman destek vereceğini ve ne zaman desteğini çekeceğini bilen kesimdir. Bundan dolayı hiç bir parti bunu kendi başarısı gibi görüp ortalıkta bağırmasın bu bir başarı değil, milletin verdiği son şanstır. Referandum sürecine şöyle bir göz atalım. Nedendir bilinmez seçim zamanlarında girip çıkmadık esnaf bırakmayan milletvekilleri, belediye başkanları, parti teşkilatları bu süreçte rahat koltuklarından kalkmayı düşünmediler. Dostlar alışverişte görsün anlayışıyla sosyal medyada iki üç fotoğraf paylaşıp çalışıyormuş gibi yaptılar. Evet, ekibinin en büyük eksikliği iletişimdi. İnsanlara neden evet demelerini gerektiğini anlatmadılar belki de başkanlık sistemiyle birlikte rant peşinde koşanların başına gelebilecekleri tahmin edildiğinden anlatmak istemediler. Yapılan iletişimlerde, söylemlerde güçlü Türkiye vurgusu yapılsa da altını dolduracak doneler millete sunulmadı. Recep Tayyip Erdoğan ismine ve bölücü örgütlerle aynı görüşte olmayın teması üzerine bir iletişim kuruldu. Bunu bir kabul edelim ki evet cephesi en büyük darbeyi kendi içinden yedi. Darbe sürecinden itibaren özellikle Ak Parti içindeki cemaat yapılanmasının temizlenmemesi milletin tepkisine neden oldu. Peki, millet neden mi evet dedi. Millet Ak Parti'ye özellikle Recep Tayyip Erdoğan'a son bir şans verdi. Bundan sonra seçime kadar içinizdeki hain, rantçı, ihaleci, menfaatçileri, cemaatçileri temizlemezseniz başkanlığı unutun dedi. Millet olarak size son güvenoyumuzdur bu da bıçak sırtıdır, seçime kadar gözümüz üzerinizde dedi. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu mesajı alarak hareket edeceğini düşünüyor ve umuyorum.
Gelelim hayır cephesine güçlü bir sol yapılanma olduğu gibi maalesef dış devletler ve bazı terör örgütleri de bu cephede yer aldı. Vatanseverler kararsızların kararını "hayır" olarak belirleyememekte en büyük yanlışı burada yaptılar. Ancak şu bir gerçek ki evet cephesine karşı daha iyi iletişim yaptılar ve evet çıktığı durumda tek adamlık rejimi korkusunu iyi işlediler. Her zaman iletişimi iyi yapmasıyla övdüğümüz Ak Parti bu süreçte iletişim yenilgisine uğradı. Hayır, cephesinde daha kenetlenmiş, tek sesli ve bilgilendirici iletişim görmek mümkündü. Korku duygusunu her iki cephe de işlemiş olsa da "hayır" cephesi bunu daha iyi yaptı.
Sonuç olarak referandum sonucu "evet" çıktı ve yönetim sistemi için halktan onay alındı. Bu süreçten sonra kavga, dövüş içerisinde değil her iki cephenin birlikte ülke menfaati için çalışmasını görmek milletin beklentisi. Seçime kadar olan süreç her iki cephe için de bıçak sırtı diyebiliriz. Bu süreçte milletin kodunu çözen, ülke menfaati için çalışarak şahsi menfaatlerini düşünenleri içlerinden temizleyen ülke başkanlığında milletin desteğini alır. Güzel bir süreç görmek dileğiyle.