Paris’te Peygamberimiz, efendimiz, sevgililer sevgilisine (sav) hakaret karikatürleri yayınlayan Charlie Hebdo Dergisi’ne bir silahlı baskın düzenlendi. Dergi çalışanları, emniyet mensupları ve baskını yapan iki kardeş de dahil olmak üzere onlarca kişi öldü. Charlie Hebdo Dergisi’nin yaptığı alçaklığa, şerefsizliğe, provokasyona ses çıkarmayanlar ortalığı ayağa kaldırdı. Neden? Basın özgürmüş, sivil insanlar Paris’in göbeğinde nasıl öldürülmüş…Öyle ya ölüm Müslümanların hakkı, hayat batılıların…
Irak’ta öldürülen milyonlarca Müslüman’ın katili kim?
Suriye’de öldürülen 250 bin masum sivilin katili kim?
Filistin’de son Gazze saldırısında şehid edilen 2500 kadın, çocuk ve sivilin katili kim?
Mıyanmar’da diri diri yakılan Müslümanların katili kim?
Bangladeş’te asılarak şehid edilen 90 yaşındaki Molla Abdulkadir’in katili kim?
İŞİD’i, El-Kaide’yi, Boko Haram’ı kurup Müslümanlara ve İslam coğrafyasına musallat eden kim?
*
Siz bunlar için özür dilemedikçe, siz bunlar için yürümedikçe, siz bunlar için dünyayı ayağa kaldırmadıkça ben Paris saldırılarını kınamayacağım. Bir şey kınamam gerekiyorsa, hatırınız kalmasın kınayayım. Madem basın özgürlüğü var. Madem düşünce özgürlüğü var. Ben de basın ve düşünce özgürlüğü hakkımı kullanıyorum ve Paris saldırısını kınamıyorum!..
Ama, Peygamber Efendimize (sav) hakaret karikatürlerini yayınlayan Charlie Hebdo’yu kınıyorum.
Bu derginin alçaklığına ses çıkarmayan Batı dünyasını kınıyorum. (Papa hariç).
Tüm İslam dünyasının tepkisiz, piyon, maşa, darbeci yöneticilerini ve şak şakçı halklarını kınıyorum. (Tepki gösterenler hariç.)
Charlie Hebdo Dergisi’nin alçaklığını, amalarla yumuşatan, hakareti tolore etmeye, Müslümanları buna ikna etmeye çalışan Müslim ve Gayri Müslimleri de kınıyorum.
Hebro’nun şerefsizliğini, alçaklığını Türkiye’ye taşımaya çalışan Cumhuriyet Gazetesi ve iki yazarını kınıyorum. Bu alçaklıktan, ön saflarda rol kapma yarışına girip, Cumhuriyet Gazetesi’ne bir şey olmuş ya da bir şey yapılmış havası vererek figüranlığa soyunan Kılıçdaroğlu ve CHP’sini kınıyorum. Cumhuriyet Gazetesi’ne “basın özgürlüğü” maskesi arkasına saklanarak destek veren Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV’yi daha fazla kınıyorum.
Paris saldırısında herkes rolünü kaptı. Herkes rolünün hakkını da verdi. Katil Netanyahu, 2500 Filistinli kadın ve çocuğun kanına bulanmış ellerini halka sallarken ne kadar iğrenç duruyordu. Paris’in göbeğinde 3 tane PKK’lı kadının öldürülüşünü seyreden, hala da faillerini bulmayan Holande’nin yüzündeki acı ifadesi ne kadar da çifte standarttı…
*
Dünyanın bir numaralı medya patronu Yahudi Murdoch’u, “Müslümanların çoğunluğu barışsever olabilir ama içlerinde büyüyen cihatçı kanserin farkına varıp ortadan kaldırılana dek onlar da sorumlu sayılmalıdır” sözlerinden dolayı kınıyorum.
“Cihadist” ve “Cihadizm” safsatası ile ‘aydınım’ raconu kesen ve bunu da İslami medya organlarında yapanları iki kez kınıyorum. Cihat ne zaman “Cihadizm” oldu, “mücahit” ne zaman “cihadist” oldu? Bunu söyleyenler Müslüman. İnsanı kahreden de bu. Batı biliyor, ama Paris olayından sonra anladım ki, Müslümanlar bilmiyor. Dünya’nın gelmiş geçmiş en büyük mücahidi tartışmasız Peygamberimiz Hazreti Muhammeddir (sav).
1990’lı yılların “Hayat, İman ve Cihat alnımızın yazısı” marşını sadece yeni nesillere değil, tüm Müslümanlara yeniden dinletmek lazım. Batı’nın silah, savaş ve işbirlikçi üstünlüğüne karşı; hayatını ortaya koymak, Allah için bunu vermek dışında bir silahı olmayan Müslümanların elinden “Cihad” da alınmak isteniyor. Bu kadar orantısız bir savaş olamaz. El-Kaid ile “Cihadı”, İŞİD ile cihadın sancağı “Peygamber mührünü” elimizden almaya çalışıyorlar.
İyi ama bizim Allah için can verecek mücahidlerimiz, onların elinde Peygamberin sancağı olmadan küfre karşı nasıl ve neyle savaşacağız? Cihadımızdan ve sancağımızdan o kirli ellerinizi çekin…
Not: Siz bu yazıyı okurken, ben ailemle birlikte, Umre için kutsal topraklara, Peygamberime gitmek üzere yola çıkmış olacağım. Hakkınızı helal edin.