Her şey bundan dört yıl kadar önce Türkiye’nin IMF’ye olan borcunun son taksitinin ödendiği mayısın ikinci haftasından bir iki hafta sonra yedi ağacın kesilmesi ve kışla yapılması iddiası ile başladı bunun daha önce hazırlıkları ve girişimleri var fakat şimdilik bunlara girmeyeceğiz.
Konumuza dönersek Gezi olaylarının patlak vermesi mayısın son haftasına denk gelmişti ve Türkiye borcunu ödemişti ama borç almayacağını çok önceden ilan eden dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan yurt dışı seyahatinde iken gezi olaylarının patlak vermesinin ana nedeni Türkiye’nin IMF ile tekrar masaya oturtmak ve borç alması için bir dizi olayların yaşanması gerekiyordu.
Bu olaylar hükümetin beceriksizliği, ekonomik istikrarsızlık, iç karışıklığa yol açan isyanlar veya yolsuzluk gibi bir nedene bağlanmalıydı ve iktidar masaya kolu kanadı kırılmış vaziyette yani güçsüz bir şekilde oturmalıydı.
Gezi olayları sahnelenen oyun ama perde arkasında tezgahlanan başkaydı. Yani bizler daha olayın ne olduğunu anlamadan dış güçler ve içerideki işbirlikçileri bir sonraki hamleyi çoktan planlamaya başlamışlardı. Zaten batılı güçlerin planları kısa vadeli değil her zaman uzun vadeli olmuştur. Gezi ayaklanmalarından aylar sonra 17 25 aralık yargı darbesi ve yolsuzluk iddiaları ile hükümet yıpratılmaya çalışılmış ve ardından Mit Tırları olayı, Dış İşleri bakanlığının dinlenmesi gibi olaylar peş peşe sıralanmıştı.
Adamlar durmuyor her bir koldan hükümeti zayıflatmaya çalışıyorlardı. Nitekim halkın büyük desteğini alan Erdoğan’ın oynan oyunların farkında olması ve ona göre strateji belirlemesi ülke gündeminin hızlı bir şekilde birbirinden farklı olaylara evrilmesinin ana sebebi olmuştur. Son yıllarda yaşanan iç ve dış olayların bir şekilde Türkiye ve Erdoğan ile ilişkilendirilmesinin sebebi budur.
Çünkü Erdoğan batının ve Amerika’nın kontrol edemediği bir lider olduğu için Ülke olarak bu sıkıntıları yaşamaktayız. 15 temmuz darbe teşebbüsü halkın lider Erdoğan’a bağlılığını göstermesi oyunun şeklini ve yöntemini değiştirmelerine sebep olmuştur , bu açıdan bakarsak Amerika mahkemesinin bir Türk bakanı tutuklama kararı yine Erdoğanı itibarsızlaştırma girişimine dönüldüğünü göstermektedir. Fetocu hakim ve savcıların yapamadığını Amerika mahkeme ve yargıçlarının yapacağı anlaşılmaktadır. Eski bakan üzerinden Erdoğan’ı itibarsızlaştırma.
Türkiye Nato üyesi bir ülke olduğu için yıllarca bize yardım yaptığını sandığımız büyük dostumuz Amerika’nın bir dediğini ikiletmediğimiz için Amerika’nın uşağı yakıştırmalarını da duymazdan geldiğimiz zamanlar olmuştur. Böyle büyük bir devletin dostluğu önemliydi ama Kıbrıs Barış harekatında büyük dostumuzun silah ambargosu ile şok olmuştuk.
O zamanlar da dar pencereden mi bakıyorduk yoksa imkanlar buna engel mi oluyordu bilinmez fakat silah ambargosu bizi kendimize gelmemiz gerektiğini sürekli hatırlatan bir olay olarak hafızamızda yer etmiştir. O zamanlar savunma sanayinin millileştirilmesine yönelik girişimler umut verici olsa da Mavi Marmara olayı bizi Amerika’nın kontrol edemediği bir silah sanayisin de milli olmaya mecbur kılmıştır.
Tabi ki teknoloji transfer edilecek ve arge çalışmaları ile gelişmiş versiyonlarını biz üreteceğiz. Son olarak Rusya ile S 400 savunma füzelerinin alımı anlaşması ve Amerika’nın Nato’ya uyumlu olması gerekir endişeliyiz açıklamaları Amerika’nın Türkiye’yi kontrol edemeyeceğinin ve buna engel olmak istemesinin farklı versiyonu olarak görmemiz gerekir. Yada Amerika’da bir mahkemenin de 17 25 aralık yargı darbesi muhataplarından eski bir Türk bakanının tutuklanmasına karar vermesi ülke içinde Erdoğan’a ve Ak partiye muhalif kesime malzeme verme gayreti ve Türkiye’yi füze anlaşmasından vazgeçirme çabası olarak görülmektedir.
Bunu bir kaç örnekle anlatırsak o da Suudi Arabistan’ın Amerika’da ki paralarına el kaideli teröristler Suudi vatandaşı diye dondurma kararı aldıktan sonra Amerika Suudi Arabistan’a milyarlarca dolarlık silah satışı gerçekleştirmiştir veya bir diğer örnekte teröre destek veriyor dediği Katar ile yine milyarlarca dolarlık silah satışı yapıldığını örnek olarak verebiliriz. Amerika’nın Ypg’ye silah yardımı ve eski bakanın tutuklanma talebine S 400 alımını engelleme girişimi olarak bakmamız gerekmektedir.
Son yıllarda sürekli birbirine karışmış silahlı bombalı saldırılar diğer devletlerle olan sürtüşmelere maruz kalan Türkiye’nin batının çizdiği çizgiden çıktığı için yaşadığını söyleyebiliriz yani bu yaşadıklarımızı Türkiye’yi hizaya getirme girişimleri olarak görmemizde fayda var . Son yıllar da Amerika ile aramızda olan gerginliğin ana sebebinin ne olduğuna artık siz karar verin.
Saygılarımla