İrtibat mühim mevzudur. Aracıya ihtiyaç hissetmeden irtibat kurmak ise özgürlüğün nişanesi olsa gerektir.
Bu özgürlüğe kimler talip?
Şunu net olarak ifade etmeliyim ki, bu özgürlüğe hiçbir bürokrat talip değil, maalesef.
Buralara nasıl geldiğimizi yazacak olursak, bireysel tecrübemiz birçok acı gerçeği yazıya dökmeye yetmez.
Yaşananlar, ömür sahnesindeki rol tablosunda çoktan yerini aldı. Kimisi bir çizgi mesabesinde, kimisi bir nokta…
İrtibat kurmanın önüne koyduğumuz engeller, devletin koca koca yatırımlarının Milletin evlatları nezdinde hakkı olan kıymet takdirini engeller oldu, maalesef.
Darboğazdan geçilen bir zamanda, geçmişte bu satırlarda şunu demiştim:
Birçok yatırımın durduğu şu dönemde durdurulmaması gereken tek yatırım, insanımızı anlamaya yönelik çaba harcamaktır. Katlanılan maliyet, Milletin evlatlarının devlet adamlarına vefası olarak geri dönecektir.
Özel kalem, başlığından nerelere geldik…
Aslında başlığımızdan uzaklaşmış değiliz. Bilakis, insanımızı devletinden uzaklaştıran özel kalem mevzusunun nereleri etkileyebileceğini ifade edebilmek için bu girişi yapmış olduk.
Günümüz bürokrasisi, eşik bekçiliğini kutsayan bir konuma gelmiştir. Bürokratlar, ulaşılamayan insanlar olup çıkmışlardır. Eşik bekçiliği ise özel kalem ile ete kemiğe bürünmüştür.
Bir kurumun en alt kademedeki yetkilisinin bile özel kalem istihdam etmekte bir beis görmediği, özel kalem müdürünün bile kendine özel kalem müdürü tutmaya ramak kaldığı günümüzde, olan, insanımıza olmakta; devletimizin iletişim kabiliyeti hepten yok olmaktadır.
Bu iletişim kabiliyetinin yok olması, henüz gözlere bir kayıp olarak yansımadığı için, bu derde çare aranmamaktadır.
Dert fark edilince dermanın bulunamayacağını, vaktinde teşhis edilemeyen kanser hücreleri, henüz bürokratlara anlatabilmiş değildir.
Niye böyle diyorsunuz, özel kalem aslında irtibat makamıdır, diyenlerimiz olabilir. Olsun da…
Böyle özel kalemler başımıza taç bile olsunlar. Yeridir ve haklarıdır. Amma velakin sayıları kaç tane?
Eşik bekçiliği, demiştik ya…
Özel kalem, görev tanımında irtibatı değil eşik bekçiliğini öncelediği için bu günlere geldik, kanaatindeyim.
Hatta birçok bürokratın, kendi özel kaleminin dümeninde seyrü-sefer ettiğini söylersek, haksız da çıkmayız hani…
Bürokratlar, özel kalemleri sayesinde uzun yurt dışı seyahatlerine çıkmakta, çok önemli iş görüşmeleri yapmakta, önemli ziyaretler gerçekleştirmekte ve en önemlisi de bitmeyen toplantılara katılmaktadırlar.
En vahimi, bütün bunları yapan bürokratın, bu yaptıklarından haberinin olmaması…
Özel kalemleri olmasa bunların hiçbirini yapamayacak bürokrata devletim neden ihtiyaç hisseder, anlayabilmiş değilim.
İletişim literatürüne ‘biz size döneriz’ klişesini kazandıran özel kalem müessesesine teessüf arz eden de olabilir, teşekkür sunan da…
Meseleyi, Milletin evlatlarını anlamak için çaba sarf etmek mecburiyeti ile birlikte değerlendirirsek, özel kalemin, Milet ile Devletin irtibatının altına konulmuş bir dinamit olduğunu görmek çok zor değildir.
Samimiyet ile laubalilik, vakar ile kibir, vazife ile merhamet birbirine girsin, demiyorum. Her kavram kendi yerini bilsin ama özel kalem de bürokrata perde olmasın, diyorum.
Günümüzde insanımızın en çok şikâyet ettiği husus, makam sahiplerine ulaşamamak değil mi?
İnsanımız makam sahiplerine ulaşamıyorsa, makam sahipleri de insanımıza ulaşma çabası sergilemiyor, demektir.
Bunlar kendiliğinden olan şeyler değildir.
Bugünden tezi yok, bürokrat, özel kalem adı altında eşik bekçisi istihdam etmemelidir. Milletin evlatları ile Devletin arasına bir duvar gibi örülmüş olan özel kalem müessesesinin görev tanımı acilen yenilenmelidir.
Kibrini vakar elbisesi altında gizleyerek makam işgal eden bürokratın, bu Milletin gönül teline makam olmasına imkân ve ihtimal yoktur.
Derdim şu:
Pamuk gibi bir yüreği olan insanın, bürokrat olunca o pamuk yüreğini, özel kaleminin gölgelemesidir.
Tam yeridir; o pamuk yürekli bürokrat, ‘gölge etme, başka ihsan istemem!’ deyiversin artık.