Bir adamın yanında kuzu kurt ve ot var. Adam üçünü dereden kayıkla karşıya geçirmek istiyor. Ama her karşıya geçişinde sadece birini götürmek zorunda. Adam kurt, ot ve kuzuyu derenin karşısına nasıl geçirir?
Cevabına gelince ise adam önce koyunu karşıya götürür. Sonra dönüp kurdu alır. Kurdu karşıya geçirince karşıdaki koyunu alır tekrar otun olduğu tarafa getirir. Böylece kurt koyunu yiyemez. Daha sonra otu alır ve kurdun olduğu karşı tarafa götürür. Kurt otu yemez. Sonra geri dönüp koyunu alır. Bu bilmeceyi ve cevabını eminim birçoğumuz duymuşuzdur. Şimdi bunu aklımızın bir kenarında tutup İslam Dünyasında son 25 yılda yaşananlara bakalım.
İlk önce Afganistanda “Taliban” isimli bir örgüt çıkıyor. Bu örgütün bazı lider kadrosu ve üyelerin çoğu Rus-Afgan savaşında Amerika tarafından eğitilen kişilerden oluşuyor. Ardından bu örgütten “El-Kaide” isminde bir örgüt türüyor. Hemen ardından bu örgüt (!) malum 11 Eylül 2001 saldırısıyla dünya gündemine oturuyor. Bunu bahane eden Amerika, terörle mücadele adına (!) Afganistan’ı işgal ediyor. O zamanki Amerikan Başkanı Bush açıklamasında bunun “Haçlı Seferleri”nin başlaması olduğunu söylüyor.
Çok geçmeden bu sözün ispatı gibi bu defa Amerika’nın başını çektiği haçlı koalisyonu, “El-Kaideye yardım ve kimyasal silah barındırmak” iddiasıyla Irak’ı işgal etti. Yetti mi? Hayır! Tarih 2010 yılını gösterdiğinde bu defaki hedef Tunustu. Ardından sırasıyla Mısır ve Libya geldi. Ama oyun hala devam ediyordu. Bu seferki büyük oyunun merkezi Suriye’ydi.
Önce Bağdadi liderliğinde, Irakta El-Kaidenin bir kolu olarak kurulan DAEŞ, Suriye’ye sızarak 2014 yılında kendini “Irak Şam İslam Devleti” olarak isimlendirdi. Ardından hedefine İslam’ı ve Müslümanları olan bu örgütü Musul’u, Irak ordusunun gözü önünde tek kurşun atmadan işgal etti. Irak ordusu bütün silahlarını bırakarak Musul’u resmen DAEŞ’e teslim etti.
DAEŞ’in Musul’u almasıyla birlikte dünya medyasında, bu örgütün ne kadar tehlikeli ve güçlü (!) olduğuna dair haberler yayınlanmağa başladı. Tabi bu arada da dünyanın her tarafından bu örgüte yeni militanlar geldi. Bu militanların birçoğunun Amerika ve Avrupa’dan geldiğini söylemekte de yarar var.
Bu gelişmeler üzerine DAEŞ’le mücadele adına (!) Amerika onun gibi terör örgütü olan PYD’ye binlerce tır dolusu silah verdi. Böylece Amerika destekli DAEŞ, Irak ve Suriye’de silinirken, ABD’nin desteğini alan bir başka terör örgütü, Suriyede onun yerini almaya başladı. En son ABD destekli PYD, DAEŞ’in sözde başkenti Rakka’nı aldı.
Gelinen noktada ise ABD, PYD ve DAEŞ ile olan terör işbirliğini saklamağı lüzum görmüyor. Amerika dünyanın gözü önünde kamyonlarla Rakka’daki DAEŞ militanlarını başka adlarla diğer bölgeler sevk etti. Hatta acık-acık PYD ve DAEŞ’in Rakka’daki anlaşmasına saygı (!) duyduğunu açıklıyor. Şimdi tekrar başa dönüyorum, girişte yazdığım bilmecenin aynısını bugün ABD, biz Müslümanlara karşı oynadığı halde maalesef İslam dünyası hala sessiz.
Bir keresinde değerli Hocam Prof. Dr. Caner Arabacıya: “Hocam batı 100 yıldır bize karşı neden hep aynı oyunu oynuyor?” diye bir soru sormuştum. Hocamın cevabı bütün bu yazdıklarımı özetler cinstendi: “Biz hala aynı oyunu izlemek istiyorsak, adamlar neden oyunu ve oyuncuları değişsin ki?”