Ortadoğu ülkeleri Deaş terör örgütüne karşı ortak mücadele etmeleri gerekirken, ortaya çıkan Katar krizi tüm dünya gündemini değiştirdi. Bu ufacık ama milli geliri ve parası çok olan Katarın Orta doğu‘da ki Arap ülkeleri tarafından izolasyona maruz kalması para için mi ortaya çıktı diye bir soru sorarsak Katar devletinin sahip olduğu paranın önemli rol oynamadığını görmemiz gerekir.
Tabi ki bizim konumuz para değil, bunu da şöyle açıklamak isterim, sizlere önce 2013 ve 2014 yıllarında Suriye de ortaya çıkan terör örgütleri ve bunların en önemlisi Deaş terör örgütü ile alakalı Türkiye’nin ilişkili olduğunu yani Türkiye’nin Teröre destek verdiği yönündeki suçlamalara maruz kaldığını hatırlatmak isterim.
Amerika, Avrupa ve hatta ülke içindeki ana muhalefet partisi de Türkiye’nin teröre destek verdiği yönünde sürekli bir çamur at izi kalsın mantığı ile Türkiye’yi ve Ak parti iktidarını suçladıklarını hepimiz hatırlarız ve yine Mit tırları meselesini hepimiz çok iyi biliyoruz ki yine Türkiye Teröre destek veriyor söylemleri ile Türkiye’yi köşe sıkıştırmaya çalışıldığını ve bunda da başarılı olamadıklarına hepimiz şahit olduk.
O zamanlar da Türkiye Mısır’da Sisi darbesine karşı en yüksek tonda karşı çıkmış ve Teröre destek veriyor suçlamalarına maruz kalmıştı. Bu gün de aynı senaryo ile kurgulanan oyunda Katarın teröre destek vermekle suçlanması tesadüf olamaz, aynı suçlama, aynı oyun; Teröre destek. Türkiye de başarılı olamayan bu karalama kampanyası Katar da başarılı olmuş gibi görünüyor ve Katar bölge devletleri tarafından bir ambargoya, bir izolasyona tabi tutulmak isteniyor. Katar bizim için önemli ikili ilişkiler kurduğumuz bir devlet ki Türkiye Katar da askeri üs kurma faaliyetlerine tüm hızıyla devam etmektedir ve geçtiğimiz günlerde Türk Askerinin Katarda faaliyetine de TBMM tezkere ile onay verdi.
Diğer taraftan bu askeri üssün başta Amerika ve bölge ülkelerini rahatsız ettiğini düşünmekteyim. Bölge ülkelerinin Katar üzerine yaptırım ve izolasyon politikalarının temelinde Amerika’nın menfaatlerine hizmet ettiğini göstermektedir ki Trump’ın Orta doğu gezisinin hemen sonrasında ortaya çıkması da bu tezimizi güçlendirmektedir.
Çünkü Amerika Mısır da darbeci Sisi’yi açık açık desteklemektedir ki Suudi yönetimi de Sisi’ye açık destek vermektedir. Katar yönetimi Sisi’nin Mursi’ye karşı gerçekleştirdiği Askeri darbesine karşı tavır aldığından beri sürekli teröre destek vermekle suçlanan bir süreç sonunda bölge ülkeleri tarafından ambargoya maruz kalması ile doruk noktaya çıktı. Biz Türkiye olarak bölge ülkelerine bu meseleye sağ duyulu yaklaşmalarını tavsiye ediyoruz.
Diğer taraftan son günlerde meydana Katar krizi sebebiyle tüm köşe yazılarında Katar krizi üzerine yorumlar yapılırken, ülke içindeki ana muhalefet liderinin bu krizi yine kendine yakışır üslupla ülke içinde siyasi malzeme yapmaya çalışmasını şaşırmadan izledik ana muhalefet lideri yine kendisine yakışanı yaptı.
Anan muhalefet liderinin, Katar krizini Rabia sembolüne bağlayarak bu sembolü terörle eşleştirmesini ve Ak Partiye bu sembolü bırakma çağrısını da kınıyoruz. Ana muhalefet liderine cevabı da Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan yaptığı açıklamada şöyle dedi” Türkiye de ana muhalefet partisini başındaki zat benim bu işaretimi çok kıskanmış, her halde çok da hoşuna gitmiş. ‘Bir terör örgünün işaretini kullanan’ diyor. İçini söyle içini.
Bu işaretin içeriğinde ne var. Bu işaretin içeriğinde tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet var. Acaba beyefendi, sen bu ülkede tek millet değil de çok millet mi istiyorsun, ondan mı rahatsız oldun?” diyerek tepki gösterdi. Fakat ana muhalefet lideri aşırı sol örgütlerin sol yumruğunu sıkıp yukarı kaldırdığı sembolü kullanan milletvekillerine niye bu işareti kullanmayın diyemedi de Ak partinin bu sembole yüklediği anlamdan mı rahatsızlık duymaktadır.
SAYGILARIMLA