Oy vereceğiniz liderlerle ahiretteki büyük yüzleşmeye hazır mısınız?

Musab Seyithan

Önümüzdeki Pazar günü, 14 Mayıs 2023 tarihinde Türkiye’nin geleceğini etkileyecek olan, hayat ve memat meselesi bir seçim yapılacaktır. Mevcut iktidarın, özellikle Sayın Erdoğan’ın gitmesi için, başta büyük şeytan ABD olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri, NATO, FETÖ, PKK ve bilumum İslam’ın dış düşmanları ve onların yerli işbirlikçilerinin canhıraş bir şekilde gayret gösterdiği hayati bir seçimdir bu…

Burada Müslümanlara, milli değerlerine bağlı olanlara, “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyenlere, dünyada yaptıklarının ya da yapması gerekirken yapmadıklarının hesabını ahirette vereceğine inananlara büyük sorumluluk düşmektedir. Armudun sapı, üzümün çöpü, patates ve soğanın fiyatı gibi basit hesaplar yaparak vatanı parçalayacaklarını, başta bebek katili Öcalan olmak üzere teröristleri affedeceklerini, heykelini dikeceklerini, Suriye’deki Kürtlere verilen statünün aynısının Türkiye’deki Kürtlere de verileceğini, Kandil’deki teröristlerin isimlerini birer birer sayıp selam çakan pkk’nın uzantısı partiyle işbirliği yapan 6’lı masa güruhuna oy veremeye hazırlanan ve kalbinde biraz iman bulunup ahiretteki hesaba inananlara diyeceklerimiz var. Aşağıda Kur’an ayetlerinden tablolaştıracağımız büyük yüzleşmeye hazır mısınız?

İnsan, toplumsal bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz. Mektebine, meşrebine, karakterine ve inandığı değerlere uygun kişilerle birliktelikler oluşturur. Bir sosyal grubun, ya üyesidir veya sevk ve idarecisidir yahut da hocasıdır. İnsanlar, birbirlerini etkiler. İnsanoğlu bulunduğu toprağın ürünüdür. Kendini çevreleyen sosyal, kültürel ve ekonomik dokudan etkilenerek gelişimini tamamlar. Etkilediği ve etkilendiği kişi veya kişiler mutlaka vardır.

Oluşturduğumuz dostlukların bizler üzerinde etkisini Rasûlullah (s.a.v) şöyle beyan ediyor:

Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Edeb 19; Tirmizi, Zühd 45)

Buradan anlıyoruz ki, kişinin seçeceği dost ya da dost bildiği kuruluşlar, onu olumlu veya olumsuz yönde etkileyecektir. Önemli olan ahirette “Eyvah niye ben filanı dost/yandaş/candaş edindim ki” diyeceğimiz günler gelmeden, bu uyarılar doğrultusunda dost ve yandaş edinmeliyiz. Yüce Allah bu konuda Furkan suresinde şu uyarıyı yapmaktadır:

O gün, kendisine yazık eden, parmaklarını ısırarak şöyle der: “Âh, keşke Peygamberin yolunu tutsaydım! Vah bana, keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü Kur’ân bana gelmişken, gerçekten o, beni Kur’an’dan uzaklaştırdı. Şeytan, insanı yüzüstü bırakıp rezil rüsva eder.” (25/Furkan: 27-29).

Allahu Teâlâ ve Rasûlü, kullarını bu şekilde uyarmaktadır. Kullar da seçimini buna göre yapmalıdır. Biz Müslümanlar tek dünyalı değiliz. Bizim iki dünyamız vardır. Akıllı insan, dünyasını imar ederken ahiretini imha etmeyendir. Dünyada kurduğumuz dostluklar, edindiğimiz arkadaşlar, ders aldığımız hoca efendiler, tiryakisi olduğumuz ilim ve fikir adamları, peşinden gittiğimiz kanaat önderleri ve siyasi liderler, bizi sapıtmamalı, ahireti unutturmamalı. Kıyamet günü Allah ve Rasûlü’nün huzurunda bizi mahcup etmemeli, mahşer meydanında bizden sıvışıp kaçmamalı. Dünyada aleyhlerine kimseyi konuşturmadığımız bu önderler, orada bize sahip çıkmalı.

Biz o gün bütün insan gruplarını önderleri ile birlikte huzurumuza çağırırız.” (17İsra:71)

İşte o zaman kendilerine uyulan ve arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşır ve azabı görürler. Neticede aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır.” (2/Bakara:166)

Onlara uyup arkalarından gidenler: ‘Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!’ derler. Böylece Allah onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” (2/Bakara:167)

“Allah, ‘Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleriyle beraber ateşe girin’ der. Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lanet eder. Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca, sonrakiler/peşinden gidenler, öncekiler/peşinden gittikleri hakkında, ‘Rabbimiz! Bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş azabını kat kat ver’ derler, Allah, ‘hepsinin azabı kat kattır, ama siz bilmezsiniz’ der.” (7/A’raf: 38)

Bu defa öncekiler/peşinden gidilenler diğerlerine şöyle söyler: “Gördünüz ya, sizin bizden bir üstünlüğünüz, bize karşı bir ayrıcalığınız yok. O halde, bizzat kendi kazandığınıza karşılık olarak tadın şu azabı!” (7/A’raf:38)

Yüzleri ateşe çevrildiği gün, ‘Eyvah bize! Keşke Allah’a ve Peygamberine itaat etseydik’ diyeceklerdir.” (33/Ahzab: 66)

Ve: “Ey Rabbimiz! Doğrusu biz efendilerimize ve büyüklerimize uyduk, onlar da bizi şaşırtıp yolumuzu saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lanete uğrat diyecekler.” (33/Ahzab: 67-68).

Derler ki: Ey Rabbimiz! Bunu bizim başımıza kim getirdiyse onun ateşteki azabını kat kat artır.” (38/Sâd:61).

Bütün bu delilleri göz önünde bulundurarak, hangi siyasi önderleri takip ettiğimize, hangi sistemleri izlediğimize ve hangi sanatçıları, niçin alkışladığımıza çok iyi bakmalıyız. Etkisinde kalıp peşinden gittiğimiz siyasi lider, üstat, hoca veya şeyh kabul ettiğimiz kişiler, bizi batıl yollara ve merdiven altı dine çağırarak sırat-ı müstakimden kaydırırlarsa, ahiret manzaramız çok çetin olacaktır. Dünyada asla aleyhine konuşturmadığımız, hatta canımızı bile siper edebilecek şekilde etkilendiğimiz bu beyleri, ahirette, sanki kırk yıllık can düşmanımızmış gibi “cehennemdeki santigrat derecelerini iki kat fazla vermesi için” Allah’a yalvaracağız.

Öyleyse iş işten geçmeden, dünyada iken, aklımızı cebine koyduğumuz kişilerin, ağzından çıkanı tartışılmaz doğrular kabul edip, sorgulamadan hayatımıza yansıtarak onun sapıtmalarını din edinirsek, yukarıdaki ayetlerde yer alan büyük fotoğrafta yerimizi alacağımızdan şüphemiz olmasın.

14 Mayısta oyumuzun ne anlama geldiğini düşünmek zorundayız. Küresel güçlerin boyunduruğuna gireceğini, onlarla entegre olacağını vadeden, kullanılmaya müsait, çapsız, vizyonsuz, yalan ve iftirayı sanat edinmiş, normal hayatında camilerin semtine uğramayan ama seçim sathı mailine girildiği günden beri Cuma namazlarını terk etmeyen, türbe ziyaretlerinden geri kalmayan çok yüzlü ve tarihen İslam düşmanlığı tescilli bir partinin, kasetle gelen lideri Kılıçtaroğlu’nun zillet ittifakına oyumuzu verdiğimizde, terörist ve bölücülere, lgbt’li ahlaksızlara alan açacağımızdan şüphemiz olmasın. Onların işlediği her cürmün vebalinden bir payın da bizim amel defterimize yazılacağından kuşku da duymayalım.

Unutmayalım ki kötülüğün işlenmesine imkân veren, o kötülüğü işlemiş gibidir. Sırf Erdoğan düşmanlığından kaynaklanan kinini,din” edinen Davutoğlu, Bebecan ve Temel dedenin, karpuz misali yeşil görünümlü kızıllıkları sizi aldatmasın. Zulme rıza, zulümdür. Zalimin yanında ona destek olmak, zulme destek vermektir. Şu anda sokak sokak, miting miting dolaşıp aranızdan ayrılmayan bu zalim seviciler, yarın kıyamet günü sizi bırakıp kaçacaklardır. Azabı görünce sıvışıp gideceklerdir. Siz de “Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!” diyeceksiniz. (2/Bakara:167)

Sonuç olarak deriz ki; ahiretteki bu büyük yüzleşme, bizi titretip kendimize getirmeli. Basit menfaat hesapları yaparak yirmi yıldır yapılan milli kalkınmayı ve tam bağımsızlık atılımlarını görmezden gelerek din, devlet ve millet düşmanlarına ya da onları, sırf Erdoğan düşmanlığından kaynaklanan kinlerinden dolayı destekleyenlere oylarımızı vererek oyuna gelmeyelim. Öyleyse tekraren soruyoruz: “Sizi yanlış yerlere çağıran oy vereceğiniz liderlerle ahiretteki büyük yüzleşmeye hazır mısınız?” Gelin yeniden bir daha düşünün. Bizden söylemesi.