Bu Şeb-i Arus’un en çok konuşulan konularından biriydi yüksek otel ücretleri… Anlatılan rakamlar pek gerçeği yansıtmıyor gibi görünüyor ama doğruysa da herkesin eleştirdiği ücret miktarı beni bir kez daha Konya adına ümitlendirdi.
“Marka Şehir Konya” sloganı için atılmış en büyük adımlardan biri olurdu bu çünkü…
“Marka değeri taşımak bu olsa gerek” Aynı hizmeti çok daha pahalıya satmakla da başlar bazen… Bir giyim markası yada bir parfüm markası bir ürününü üst sınırı olmayan rakamlara satıyor ya! İçine altın tozu koymuş muamelesi yapıp… Bu da öyle bir şey…
Ya da Antalya’ya gelen Suudi kralının günlük ödediği 1 milyon dolar, sadece kralın çok zengin ve bonkör olmasından kaynaklanmıyor elbet…
Ya da aynı şey İstanbul’da yaşansa kimse “Vay vicdansızlar “Topkapı Sarayı” nı suiistimal ediyorlar” demiyor…
Onlar gerçekten “Marka Şehir” biz “Çakmayız” psikolojisinden kurtulmak gerek… Konya’nın onlardan neyi eksik ki Şeb-i Arus zamanlarında…
Yok öyle Mevlana törenleri, felsefesi, yaşantısı…
Ülkenin ya da dünyanın en zenginleri Vuslat törenleri için “gerçekten servet” ödedikleri gün Konya bir marka şehir olmuş demektir, diye düşünüyorum… Sadece sloganlarla olmaz bazı şeyler…
Bunun içinde pahalı bir otel faturası önemli bir adım…
En azından bir yerden başlamış oluruz…
Neyimiz eksik ki onlardan!
…
O sürekli “Evladımız, sevdalımız, her şeyimiz” diye methiyeler düzdükleri Başbakan Ahmet Davutoğlu, şehrin geleceği için bir inisiyatifte bulunmuş… Gelin canlar bir olalım tek bir Rektör adayının ismi etrafında bütünleşelim demiş… Bizde yerden göğe kadar doğru bulduğumuz bu düşünceye şehrin sevdalısı olarak destek olmak istemişiz… Sonuç itibariyle de neredeyse dinden çıkarılıyorduk… Allahtan seçimler yapıldı…
Herkes derin bir oh çekti!
Çünkü çoğunluğunu, Ak Parti’nin temel düşünce ve temel felsefeyle örtüşen fikirlere sahip olan! akademisyenlerimizin büyük çoğunluğunun oyunu Prof. Dr. Mustafa Şahin aldı. Olsun Akademisyenlerimizin tercihleri kutsaldır…
Evet onlar söylemişti, biz yanıldık…
Şimdi gidip konunun muhataplarının dışında ama olayı bire bir şahit olanlara olayın perde arkasını soracaksın, ya da adaylıktan çekilenlerin niye adaylıktan çekildiğini öğreneceksin bir sürü iş…
Onlarda haklı!
Cumhurbaşkanıyla da görüştü ya yemekte o gece rahat ve huzur içinde uyudu tüm şehir…
Kimse zarar görmemiş oldu bu sonuçla…
Seçimin özeti de şu aslında;
Mustafa Şahin, önceki seçimde aldığı oy kadar bir oy aldı aslında. Ha bir de üstüne Hakkı Gökbel’in oylarını... Tahir Yüksek’te ise herhangi bir değişim yok. Rakamlar yalan söylemez. Bu önemli gerçeği de tarihe not olarak düşelim. Bu kadar kolay özetlenecek bir konu üzerinde uzun uzadıya yoruma gerek yok…
Ne yapalım olmuşla ölmüşe çare yok…
Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler…
…
En enteresan bulduğum araştırmalardan biri; Mustafa Kemal Atatürk Konyalıymış…
Sonuç? Ya da bu bilgiyi ne ile bağlamamız gerekiyor…
O kadar çok rastladım ki bu konuya yazılarda değinmeden geçemeyeceğim artık… Neyi, neyle ve ne için bir bağlantı kurmamız gerekiyor bu iddiaya… Yani birinin Mekke’den Medine’den, Roma’dan veyahut New York’tan olması neyi değiştirir bugüne kadar çözemediğim konuların başında geldiği için anlamsız geliyor iddia…
Ama bir magazin değeri var konunun elbet…
Magazinde bir yere kadar… Tekrarlayıp durmak aynı filmi defalarca izlemenin de ötesinde…
…
17 Aralık’ta Google’ın ana sayfasında o gün doğum günü olan Beethoven çıkıyordu…
Daha çok çalışmak lazım, çoook…
…
Bir Pazartesi daha… Muhalif günüm…