Antalya’da yapılan 19. Milli Eğitim şurasında önce Osmanlıca’nın tüm liselerde zorunlu ders olarak okutulması yönündetavsiye kararı alınmıştı. Daha sonra gelen tepkiler üzerine İmam Hatip Liseleri ile Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğer liselerde ise seçmeli ders olarak okutulması kararı alınarak tavsiye edildi.
Osmanlıca öğretilmesini isteyenler de öğretilmesine tepki gösterenler de olaya ideolojik olarak bakmakta. Maalesef Türkiye kadar tarihiyle ve tarihi kültürüyle karmaşık ilişkileri olan bir toplum yok gibi. Bir kısmımız tarihimizle gurur duyuyoruz diğer kısmımız nefret ediyor. Ayrıca herkesin kendi dünya görüşü çerçevesinde tarihi dönemlere ayırmakta, bir dönemi göklere çıkarırken diğer dönemi nefretle anmakta. Birinin göklere çıkardığı dönemi öteki yerin dibine sokuyor. Tarihe de tamamen ideolojik gözlüklerle bakıyoruz. Tarihimizi bir bütün olarak veya belli bir bölümünü öven de yeren de bir noktada buluşuyor, tarihi bilmemek. Amacımız tarihi öğrenmek, ondan ders almak, yanlışımızı da doğrumuzu da fark etmek değil tamamen bugünün ideolojik mücadelesi için cephane toplamak.
Türkiye çok büyük kırılmalar yaşamış bir toplum. Bin sene Sunni İslam’ın önce kılıcı sonra kalkanı olmuş bir milletin İslamla bağı kesilmeye çalışılmış. Bunu yapanların zihninde geri kalmışlığımızın temel sebebi İslam olarak görülmüş, bu nedenle büyük bir şevkle bu müdahalede bulunulmuş. Tabi burada olay üstünkörü ve sathi olarak anlatılmakta, tarihi şartlar içinde bu kırılmalar analiz edildiğinde farklı ufuklar önümüze açılıyor.
Tarih bilincimiz, tarih tasavvurumuz bu müdahalelerden dolayı bozulmuş durumda. Burada da en netameli alan Osmanlı tarihi olarak karşımıza çıkıyor. Osmanlı tarihine duyulan sevginin de öfkenin de nedeni tamamen ideolojik. Bu ideolojik bakış açısı ve bunu destekleyen eğitim sistemi, objektif olarak bakılması gereken bir tarihi, bölümlere ayırıp bir kısmını düşmanlaştırmakta bir kısmını ise yüceltmekte. Böyle bir bakış açısının neden olduğu sorunları yaşıyoruz bugün. Bunun temelinde de yaşadığımız toplumsal sorunlarımızın bir çoğu gibi Cumhuriyete geçişte yaşanılan kırılmalar ve uygulanan yanlış yöntemler bulunmakta. Yeni bir cumhuriyet kuruyorsunuz, tabi ki kendinizin eskiden daha iyi olduğunu, eskinin miadını tamamladığını söylemek zorundasınız, bugün de siyasi partilerin iktidara gelmek için halka mevcut iktidarın eskidiğini, yanlışlar yaptığını söylemeleri gibi. Ancak bizde bunun dozajı çok kaçırılarak toplumun kendinden ve tarihinden nefret etmesi sağlandı, devlet mirasını reddetti. Alfabesinden takvimine, kıyafetinden tartısına kadar geçmişe ait neyi varsa silinmeye çalışıldı. Bugün bunun sancılarını hala şiddetli bir biçimde yaşamaktayız.
Osmanlıca öğretimi gibi bir mesele bile bu ideolojik kamplaşmanın gölgesinde kaldı. Karşı çıkanların bir tek makul gerekçeleri yok, sadece İslam’a ve bu toplumun kültürel değerlerine düşmanlık etmek. Savunanların da birincil amacı toplumun bu değerlerini öğrenmesi ve sahip çıkması. Ben ideolojik olarak da Osmanlıca öğretilmesini desteklerim ama bu en çok savunduğum değerlerin benimsenmesini engeller. Varsın seçmeli olsun, bize düşen Osmanlıca’nın öğrenilmesi gerektiğinin önemini vurgulamak ve öğrenmek isteyenlere gerekli imkanları hazırlamak.
Bir sözüm de daha dün Osmanlıca’yı savunanların bugün sırf Ak Parti ve Tayyip Erdoğan düşmanlıkları yüzünden Osmanlıca öğretilmesine gösterdikleri tepkiler. Yapmayın, bunca Osmanlıca –Osmanlıcaya karşı olmak adı altında Osmanlıya, İslama, kültürümüze, dilimize, inancımıza- düşmanlık yapanların olduğu bu ülkede günlük siyasi çekişmelerinize Osmanlıca’yı alet etmeyin.