Anadolu Türkleri ve Uygur Türklerinin siyasi ve kültür ilişkileri Osmanlı öncesine kadar gider. Uygurların Moğollarla birlikte Anadolu’ya gelip umumivali gibi önemli görevlerde bulundukları, hatta Kayseri. Konya ve Karaman gibi bölgelere yerleştikleri. Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet'in fermanlarını Uygurca yazdırdığı, Fatih'in sarayında Uygurca'nın öğrenildiği bilinmektedir.
Doğu Türkistan, yalnızca son zamanlarda Çin zulmüne maruz kalmamış Osmanlı döneminde de 1870’li yıllarda Sultan Abdulaziz Han döneminde de bulunduğu jeopolitik ve stratejik konum özelliği ile Doğu Türkistan’a çeşitli zulümlerde ve katliamlarda bulunmuş ve Osmanlı Devleti uzak mesafelere rağmen buna asla kayıtsız ve seyirci kalmamış, Hindistan üzerinden vapur dolusu top, mühimmat, asker ve hatta stratejik destek amaçlı Kaşgar’da ki askerlerim eğitimi için tecrübeli subaylarını göndermiştir.
Çin askerleri, ordunun askerî malzeme ve yiyecek sıkıntısı ile karşılaşması sonucunda Şemsi ve Kansu’yu aldıktan sonra saldırılarını durdurmak zorunda kaldı. Çin ordusunun yardımına, bu dönemde Osmanlılara karşı bir savaşa hazırlanan Rusya koştu. Ruslar, tıpkı bugün Suriye’yi hallaç pamuğu gibi karıştırdıkları gibi o dönem de savaşta Yakup Han’dan gelebilecek muhtemel tehlikeyi bertaraf etmek için, Çinlilere ihtiyaç duyduğu malzemeleri sağladı.
Osmanlı'da Sultan Abdülaziz Han, kanlı bir darbe ile indirildi. Yerine geçen yeğeni Sultan II. Abdülhamid, Ruslarlara yapılan 93 Harbi sebebiyle Türkistan’a yardım gönderemedi. Yakup Han’ın ardından başa geçen Kali Bey, 23 Temmuz 1881 tarihli belgeye göre Osmanlı Devleti’ne bağlılığını bildirdi. Rusya, siyasi manevralarla buna engel olmaya çalıştı.
UZAK MESAFEYE RAĞMEN DOĞU TÜRKİSTANA DESTEK
Osmanlıların iki büyük ideali vardı. Birisi, Türklüğü dünyanın hakim milleti olarak yaşatmak; diğeri de hak tanıdığı din olan İslam için savaşıp Tanrının gaza vazifesini yerine getirmekti. Bu sebeptendir ki, Rus engeline ve uzak mesafelere rağmen uzakta ki Türkistanlıları unutmamış ve desteğini esirgememiştir. Bu büyük destek zamanla 1864 - 1869 yılları arasında Yakup Bey Hoten, Kuça, Urumçi ve Tuıfan’daki yerel beylikleri ortadan kaldırıp merkezi Kaşgar olmak üzere bağımsız bir devlet kurmaya muvaffak olmuştu. Yakup Bey kurmuş olduğu bu devletin tanınması için 1870'te
Osmanlı sultanı ve dönemin İslam halifesi Sultan Abdulaziz Han’a yani Osmanlı’ya bağlılığını göstermek üzere bir heyet göndermiş kendinin İslam halifesine tabi olduğunu bildirmiş ve Doğu Türkistan'ın bağımsız İslam devleti olarak tanınmasını istemiştir. Bundan çok memnun olan Sultan Abdulaziz Han Yakup Bey'e " emir'ül müslimin" unvanını lütfetmiştir. Bunun üzerine, Yakup Bey camilerde Halife Sultan Abdul'aziz Han adına hutbe okutmuş ve parayı da Sultan Abdulaziz Han'ın ismiyle bastırmıştır4. Osmanlı Devleti ayrıca Yakup Bey'e Hindistan üzerinden top, tüfek ve askeri eğitim için piyade. süvan ve topçu muallimleri Çerkez Yusuf, İsmail Hakkı Efendi. Zaman Bey'i göndermiştir.
Günümüzde Çin Türk ve İslam Devletlerinin sessizliğinden yararlanarak, Abdülazizlerin Abdulhamitlerin tükendi yanılgısına düşmüş olacak ki, bir kez daha Doğu Türkistan’a saldırarak çeşitli zulümlere başlamıştır. Bu zulüm hiçbir savaş hukuku ve ahlakı dinlemeyerek, Geceleri kapılarının kilitlenmesini yasaklayacak, gece olduğu zaman isteyen Çinli istediği eve girecek ve istediğini yapacak mantığı ile Türk ırkının ve Genetiğinin bozulması çalışmalarına başlayacak kadar Pervasızca zulümlerini arttırarak devem etmektedir. Şu unutulmamaktadır ki “Zalim Zulmüne devam ediyorsa sonu yaklaşmıştır.” Rasûlüm! Sakın, Allah’ı zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları cezalandırmayı, dehşetten gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne ertelemektedir. (İbrahim 42)” ayetini bir müjdeleyici olarak benimsemeli ve Osmanlı Devleti gibi kimin ne diyeceğini düşünmeksizin yardım elini uzatmalıdır.
“Günümüzün kanayan yaralarından biri olan Doğu Türkistan meselesini koştuğumuz ve gazetemizde yazma kararı aldığımız “Kıymetli Kardeşim Batuhan Göktuğ URAL’a” destek ve tavsiyelerinden ötürü teşekkür ederim…”