İsrail’in Gazze’de çeşitli yöntemlerle katliam yapmaya devam ettiğini vurgulayan Ortadoğu Uzmanı Gazeteci Yazar İsmail Yaşa, “İsrail’in Filistinlilere karşı olan zulmü hiçbir zaman bitmemişti. Ama İsrail 7 Ekim eylemlerinden sonra Gazze şeridine yeniden hem havadan hem de karadan operasyon düzenleyerek katliam üzerine katliam yapmaya devam etti. Maalesef bir yıl olacak.
Filistin direnişi tünellerle bu savaşa çok önceden hazırlanıyordu. Dolayısıyla İsrail’in işi Gazze’de daha zor. Çok sayıda İsrailli asker ve sivil esirin de Filistin direnişinin elinde olması İsrail’e çok rahat hareket etme imkanı vermiyor. Netanyahu esirleri çokta önemsemiyor ama tamamen de gözden çıkarması mümkün değil. Esirler olmasaydı İsrail ordusu tünellere yönelik kimyasal silah dahil tonlarca bombayla saldırılar düzenleyebilirdi ama tünelleri yıksa bu kez kendi askerlerini de öldürmüş olacaktı. Netanyahu Gazze’de zafer ilan edebileceği bir kazanç elde edemediği için de Lübnan’a yöneldi.” ifadelerine yer verdi.
ZAFERİ LÜBNAN’DA KAZANABİLECEĞİNİ GÖRDÜ
Netanyahu’nun Gazze’de kazanamadığı zaferi Lübnan’da kazanabileceğini düşündüğünü belirten Yaşa, “İsrail, İran ve Hizbullah üzerine uzun süredir çalışıyor. İran, Hizbullah aracılığıyla Suriye’de Müslümanları katlederken, İsrail ise Hizbullah’ın kılcal damarlarına kadar sızma operasyonları gerçekleştirdi. İsrail bunun meyvesini çağrı cihazlarını, telsizleri patlatarak yedi. İsrail’in güneye yönelmesinin iki sebebi var. Birinci sebep; İsrail’in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın yerlerde yaşayan İsrailliler. Hizbullah’ın sınır bölgesini taciz etmesi, Gazze’ye destek adı altında oralara füze saldırıları düzenlemesi sebebiyle bölgeyi terk etmişlerdi.
İsrail kamuoyunda Netanyahu’ya bu noktada ciddi eleştiriler yöneltiliyordu. Bazıları bunun anlaşmayla, bazıları da savaşla gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyordu. Netanyahu, Hizbullah’ı ateşkese zorlayıp Lübnan sınırında sükûneti sağlayarak İsraillilerin evlerine dönmesini sağlamak istiyor. İkinci sebep ise İsrail istihbaratı ve ordusunun verdiği bilgiler dahilinde Netanyahu’nun Gazze şeridinde kazanamadığı zaferi Lübnan’da kazanabileceğini görmesi. Gelişmeler de ne yazık ki Netanyahu’nun bu konuda haklı olduğunu gösterdi.” diye aktardı.
HİZBULLAH AĞIR DARBE ALDI
Hizbullah’ın çok büyük darbe aldığını söyleyen Yaşa, “Çağrı cihazlarının, telsizlerin patlatılmasıyla Hizbullah, 3 bine yakın militanını bir anda kaybetti. Gözlerini kaybettiler, savaşamayacak duruma geldiler. Tedavi için İran’a götürüldüler. Ayrıca üst düzey komutanlarının neredeyse tamamı öldürüldü. Lideri öldürüldü. Hizbullah çok büyük darbe aldı. Savaş sırasında iletişim kuracak çağrı cihazları kalmadı. Netanyahu da bunu görerek operasyon kararı verdi. İsrail, Litani Nehri’ne Hizbullah’ın çekilmesini istiyordu. Bu konuda uluslararası hukuka bakılırsa İsrail’in eli de güçlü. Çünkü Birleşmiş Milletler kararı var. Hizbullah buna uymuyor ve kabul etmiyordu. Ama bunu kabul edip çekilmesi de İsrail’i durdurmayacak gibi görünüyor. Çünkü İsrail, Hizbullah’ın da silahsızlandırılmasını şart koşuyor. Bu da Hizbullah’ın kabul edebileceği bir şey değil.” şeklinde konuştu.
GAZZE VE LÜBNAN ARASINDA ÇOK BÜYÜK FARKLAR VAR
Gazze’nin kuzeyinde 300-400 bin civarında insanın İsrail bombardımanına rağmen evlerini terk etmediğini söyleyen Yaşa, “Filistin halkı bu koşullarda direniyor. Fakat Lübnan için böyle bir şey söz konusu değil. Güney Lübnanlılar evlerini bırakıp kuzeye hatta Suriye’ye kaçma imkanları var. Birincisi; sahanın Lübnan halkı tarafından boşaltılıp sadece Hizbullah savaşçılarının bölgede kalması İsrail’in hareketini kolaylaştırır. İkincisi, Gazze’de esirler var tünellerde. Bu durum İsrail ordusunun katliam yapma kabiliyetini kısıtlıyor. Lübnan’da böyle bir şey söz konusu değil. İsrail ordusunun hava gücü yüksek, kara harekatı yapılan bölgeleri önce havadan yakıp, yıkıp öyle ilerleyecektir. Lübnan’ın güneyinde Gazze’deki gibi tüneller varsa bile o kadar yoğun olmadığını biliyoruz. Bu koşullarda İsrail karadan ilerleyebileceğini düşünüyor. Fakat ABD, sadece sınıra yakın bölgelerdeki Hizbullah alt yapısını hedefleyen sınırlı bir operasyon diyor, İsrail ile böyle konuşup anlaştıklarını söylüyor. Biden yönetimi bir taraftan da İsrail’in sözünde durmayacağından, işgali sınırlı tutmayacağından ve genişletmek isteyeceğinden endişe ediyor. Lübnan’da Gazze’den farklı olarak Lübnan Hristiyanları var. Fransa kendisini Lübnan Hristiyanlarının hamisi olarak görüyor. Lübnan’da Fransa devrede, savaşın belli bir noktada durması için ABD ile birlikte Netanyahu’ya baskı yapacaktır. Hizbullah’ın önünde, komutanlarının, liderlerinin ve militanlarının intikamını almak için bir fırsat var. Böyle bir fırsatı değerlendirecek mi, buna günü yetecek mi bunu da önümüzdeki günlerde sahada yaşanacak gelişmelerle göreceğiz” dedi.
İRAN’IN DA HİZBULLAH’I GÖZDEN ÇIKARACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM
Bölgedeki İslam ülkelerinin sessizliğini değerlendiren Yaşa, “Bu mezhep etkisinden ziyade doğrudan İran etkisi. Bu durumu, İran’ın hedef aldığı ülkelerin sessizliği şeklinde okumak gerekiyor. Çünkü İran bu örgütleri bölgede kullanıyordu. Hizbullah’ın Lübnan’da İsrail tarafından da olsa belinin kırılması İran için kayıp olacak. Hizbullah, İran’ın bölgesel denklemlerinde oldukça stratejik bir öneme sahip. Ben İran’ın da Hizbullah’ı gözden çıkaracağını düşünmüyorum. İran’ın Hizbullah’a, Lübnan’daki konumunu korumak için birtakım tavizler vererek varlığını koruması talimatını vereceğini düşünüyorum. Litali Nehri’nin kuzeyine çekilmek bu tavizlerden biri olabilir. Fakat İsrail, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını istiyor ki bu İran’ın da kabul edeceği bir şey değil. Çünkü Hizbullah silahsızlandırılırsa İran açısından da bir değeri kalmayacaktır. Diplomatik çabalar, Hizbullah silahsızlandırılmadan verilecek başka tavizlerle yürütülebilir. Ama ne kadar başarılı olur onu bilemeyiz. Çünkü Netanyahu’nun işgal iştahı gayet açılmış durumda. Lübnan’da kazandıklarıyla İsrail ordusunun ve hükümetinin morali ne yazık ki oldukça yükseldi. Eğer İsrail’in istediği koşullarda bir ateşkes sağlanırsa Lübnan’da bu Gazze’ye de olumsuz yansıyacak. İsrail bu defa tüm gücüyle Gazze’ye yüklenecek. Gazze’deki Filistin direnişi kurtuluş için savaşın yayılmasını ve İsrail’in daha geniş bir alanda savaşmasını, Gazze üzerindeki baskının da azalmasını istiyor. İsrail şuan Gazze’deki güçlerinin büyük kısmını Lübnan’a kaydırmış durumda” şeklinde konuştu.
‘İRAN DAHA ŞİDDETLİ SALDIRDI’
İran’ın önceki yaptığı saldırıya göre bu kez İsrail’e daha şiddetli saldırdığını dile getiren Yaşa, “İran’ın İsrail’e yaptığı saldırı, bir önceki saldırıya göre daha şiddetli görünüyor. Füzelerin düştüğünü görüyoruz. Uçakları tahrip ettiklerini İran, can kaybının olmadığını da İsrail açıkladı ama bunlar henüz kanıtlanmış değil. Saldırı sonrasında Filistinlilerin can kaybı yaşadığını biliyoruz. İsrail eğer bu saldırının üzerine misillemede bulunmazsa İran bununla yetinecek. Ama İsrail, Ortadoğu’nun her bölgesinde saldırılar düzenleyeceklerini açıkladı. Lübnan’a yoğun saldırılar gerçekleştiriyorlar. İsrail, Lübnan’a, Hizbullah’a saldırırsa İran buna misillemede bulunmayacak. Eğer İran’a doğrudan bir saldırı olmazsa karşılık vermeyecek. Ama eğer İsrail, İran’ın nükleer ya da petrol tesislerine yönelik bir saldırıda bulunursa buna mutlaka karşılık vermek zorunda kalacaklardır. Görünen o ki ilk aşamada İsrail, Hizbullah’a yüklenecek.” sözlerine yer verdi.
TÜRKİYE’YE YÖNELİK BİR GÖÇ DALGASI BEKLEMİYORUM
İsrail’in Lübnan’a düzenlediği saldırıların Türkiye’ye yönelik bir göç dalgası oluşturmasını beklemediğini söyleyen Yaşa, “Türkiye’ye bir göç dalgasının oluşmasını beklemiyorum. Türkiye, Lübnan’daki Türkleri ve Türk asıllıları tahliye edebilir. Aslına bakacak olursak Lübnan’ın kuzeyinde bir çatışma durumu yok. Trablus’da ya da Beyrut’ta Hristiyanların yaşadığı bölgelerde bir çatışma yok. İsrail, Hizbullah’ın füze depolarını, karargahlarını bildiği için nokta atışı yapıyor, rastgele bombalama yapmıyor. Tabi sivil yerleşim yerlerindeki karargahlara yapılan saldırılarda sivil kayıplar oluyor. Güneydeki Hizbullah yanlıları kuzey bölgelere ya da Suriye’ye gidiyor.
Göç Türkiye’ye değil Suriye’ye oluyor. Çünkü Türkiye’den yapılan açıklamalar ki Arap basınında da yer buluyor; Türkiye’nin devlet olarak Lübnan’a ve Lübnan halkına desteği var fakat Hizbullah’a yönelik bir destek yok. Türkiye bu noktada ayırımını kalın çizgilerle yapmış durumda. Türkiye, Lübnan hükümetini ve halkını bir bütün olarak muhatap alıyor. Bu duruş da Hizbullah’ın ve İran yanlılarının memnun kaldığı bir durum değil. Dolayısıyla bu şartlarda göç edilebilecek bir yer olarak Türkiye’yi tercih edeceklerini hiç sanmıyorum. Lübnanlıların da ABD ve Avrupa ile bağlantısı var zaten. Zenginler Avrupa’ya, Fransa’ya gidecektir, oraya gidemeyenler de Suriye’ye gidecektir. Zaten bu çatışmalar başlamadan önce Hizbullah bunu planlamıştı. Kara harekatı başlamadan haftalar önce Hizbullah militanlarının aileleri Halep’e, Hama’ya özellikle gönderilmişti. Kısacası, Türkiye’ye bir göç dalgasının olmasını beklemiyorum” ifadelerini kullandı.