Haber şimdilik birkaç yerde duyulsa da, yapılacak açıklamalarla yakında tüm Türkiye’nin konusu olacak. Neyden bahsettiğimi merak edenlere hemen açıklayayım. Sebahat Akkiraz’ın vesilesiyle gündeme gelen ve mecliste düzenlemesi yapılan Muharrem Orucu.
Bilindiği üzere mevzu ilk duyulduğunda dahi çok konuşulmuştu. Özellikle iktidarın reaksiyonu merak ediliyordu.
Her şey Muharrem iftarları için Sebahat Akkiraz’ın TBMM Başkanlığı'na dilekçe vermesi üzerine başlamıştı. Bu talep sanılanın ve beklenin aksine kabul gördü. Ayrıca etsiz ve soğansız sebze yemeklerinin çıkartılma kararı da alındı.
Hak aramaktan çok ortalığı bulandırma amacı taşıyan bu istek, beklenin aksine ters tepti. Kimileri “Faşist ve baskıcı AKP”nin bu talebi mazur görmeyeceği düşünüyordu.
Lakin planı yapanlar, çok boyutlu düşünemediklerinden akabinde olacak gelişmelere kendilerini hazırlamamışlardı. Nerden bileceklerdi yobaz olarak gördükleri bu zihniyetin hem Muharrem İftarına izin verip hem de geniş bir katılımla iştirak edeceğini.
Konunun esas dikkat çekici noktası AK Partili vekillerin iftara katılmış olması değil. Asıl trajik-komik olan nokta bu kadar hevesli görünen CHP milletvekillerinden Sebahat Akkiraz başta olmak üzere tek bir vekilin dahi iftara katılmaması. Haberde aktarıldığına göre durum aynen böyle. Kendi dillendirdikleri ve çığırtkanlığını yaptıkları iftara tek bir CHP’li gelmemiş. Samimiyetin göstergesi açısından oldukça önemli bir konu. Böylece CHP’nin Alevi duyarlılığını bir kere dahi görmüş olduk.Gerçi haberi öğrendiğimde zerre kadar şaşırmadım. Çünkü amaç her zaman olduğu gibi inanç ya da millet kavramı üzerinden hassasiyetleri kaşımak.
Şimdi olayın farklı bir şekilde gerçekleştiğini düşünelim. Durum tam tersi olsaydı. Sebahat Akkiraz’ın talebi AK Parti’den destek görmeseydi, kabul edilmeyip meclis başkanı tarafından reddedilseydi, olacakları bir düşünün. Alevi düşmanı yaftası hemen yapıştırılacak ve ülkedeki Alevi Dernekleri örgütleştirilerek protesto gösterileri düzenlenecekti. Bol Atatürk ve laiklik bazlı ateşli söylevler dökülecekti. CHP’li milletvekilleri, başta sayın Kiraz olmak üzere , cem evlerine gidip iftar açacak, Alevi düşmanı Erdoğan imajı çizilmek istenecekti. Hatta Suriye’deki muhaliflere verilen haklı destek dahi Esad yerine Alevi düşmanlığına dayandırılacaktı. Alevi ve Nusayri inancı arasındaki uçurumsal fark dahi görmezden gelinecekti.
Medya’da olaya tepkisiz kalmayacak, Başta Sözcü gazetesi olmak üzere birçok yazılı ve görsel basın kuruluşu “Mağdur ve Ezilmiş Aleviler” kampanyası başlatacaktı.
Beklenen olmadı, hükümet izin verdi bilakis kendi başlattıkları kampanyaya CHP’liler çok büyük bir ayıp ederek duyarsız kaldılar.
Merak ediyorum onların bu kayıtsızlığına karşı şimdi neler yapılacak. Basın kuruluşları CHP’nin bu ayıbına duyarlı davranacak mı? Yada yalnızca oy zamanlarında hatırlandığını söyleyen Aleviler , CHP’nin kendilerini bu şekilde kullanmasına nasıl tepki verecekler.?
Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı rahmetle anıp gündemi onun sözleriyle kapatalım
“Mevla’m görelim neyler, neylerse güzel Eyler”
Şahadeti Doğru Anlamak
Hak ettiği değeri bulamasa da, Özal’ın zehirlendiğinin netleşmesi, ülkemizde milat oluşturması gereken bir konu.
Rahmetlinin yaptıkları , öldürülmek istenme nedenleri akabinde şahadete giden zehirlenmesi gibi başlıklar, tarihin tozlu sayfalarından çıkartılıp yeniden irdelemeli.
Gerçi Ahmet Özal, laf kalabalığına girmeden babasının şehit edilme nedenlerini net ifadelerle aktarmıştı.
Onun söylemlerinin ardından yapılan yorumlar ve kamuoyunda oluşturulmak istenen “Babasının cenazesi üzerinden pirim yapmak istiyor” söylemlerini anlamak mümkün değil. Yıllardır dile getirilen fakat bunca yıl sonra ciddiye alınarak zehirlendiği öğrenilen bir liderin oğlu olarak, açıklama yapmasının neresi absürt?.
Ayrıca çoğu insanın tüm söylemlerinde dile getireceği, rahmetlinin cenazesinin çürümemesine dair birkaç kelime dışında konuşmadılar bile. Açıklamalarında da şehitlik gibi hassasiyet gereken bir ifadeye yer vermediler.
Özal ailesinin bu asil duruşuna karşın, kamuoyunda neredeyse aleyhlerine döndürülmek istenen tavırlara karşı milletçe uyanık olmak gerekiyor.
Ayrıca Özal’ın otopsi sonuçları çıkmadan bedeninin çürümemesi üzerine Diyanetten bir açıklama yapılmıştı. Otopsi sonucu zehirlendiği çıkarsa şehit olduğuna dair beyan verilecekti. Şimdi şer ağızların, Ahmet Bey üzerinden Özal ailesine yüklendiği bir dönemde , Diyanetin sözünde durarak yapacağı açıklama, ahde vefanın küçükte olsa bir göstergesi olacaktır.
Söz şehitlikten açılmışken, zehirlenerek şehit edilen rahmetli Özal’ın ardından İslam inancında konunun hassasiyeti üzerine bir araştırma yapıyordum.
Şahadeti samimiyetle anlatan ve kavramın özüne inen bir anlatımı, Mert Hocamın Aşkın Kollarında Ölmek isimli kitabında buldum.
Kitap kavramı tüm yüreğimle algılamamı sağladı.
Eserde Rab yolunda ölmenin güzelliği, başarılı bir şekilde aktarılmış.
Roman şeklide hazırlanan kitabı, farklı olay örgüsü ve usta kurgusunun yanında, şahadet kavramına samimi ve kucaklayıcı bir anlatımla yaklaştığı içinde tüm yüreğimle öneriyorum.
Ölümün en şereflisiyle nasiplenenlerin şefaatine nail olmak duasıyla.
Selam ve dua ile