Yazar Paul Henke'nin ilham veren, "Terör Oyunları" kitabında alimler yani entelektüeller iki kategoriye ayrılıyor ünlü yazar tarafından. 1- Doğal Entelektüeller 2- Organik Entelektüeller. Kitabın girişinde yer alan bu orijinal tarifler derhal yazı yazma içgüdülerimi depreştirdi. Halbuki sıcakta elim klavyeye varmıyordu velakin tahrik olunca durdurmuyor. Büyük kalemleri okumak, düşünceler ve hareketleri tetikliyor doğaldır. Günümüze ve Hristiyan Batı tarihine, okuduğumuz yazarlara şöyle hafızadan göz atınca en doğal entelektüellerin Şarkın yani İslam dünyasının alimleri olduğunu görmemek için bakar kör olmak gerekiyor dedim ve mezhep imamımızın (rahmetullahi aleyh) insanlığın henüz erişemediği entel meziyetlerini serdetme, örnekliğini açıklama yolunda gücüm nisbetinde seyrü sülüka koyuldum inşaallah. Rabbimiz anlayan ve anlatanlar seviyesine erdirsin cümlemizi.
ABBASİ ZİNDANLARINDA BİR BÜYÜK İMAM!
İmam Ebu Hanife(r.a.) fikir/ düşüncesinde istiklal sahibi (Hür düşünen) idi asla menfaat icabı, devlet erkinden çekinerek ve korkup ömrü boyunca fetva vermemiştir hayat felsefesi düşünce istiklali esaslı idi Abbasi zindanlarında işkencede sona eren hayatı bunun kanıtı. Onun tek önderi ilimdi ve ilmi istidlal idi onu bunu örnek almazdı. Üstadı, hocası Hammad bunu keşfetmişti. Her fıkhı mevzuyu onunla mütalaa ederdi. İnceden inceye tetkik eder aklı yatıp ikna oluncaya kadar bütün düşünceleri ve delilleri yılmadan yorulmadan tetkik ederdi. Fikir istiklali sebebiyle kitap ve Hz. Peygamberin S.A.V. esasları ile Ashab-ı Kiramın fetvalarından başka kaviller-sözler dışında kendini hiçbir yere bağlı görmüyordu. Sahabeden sonraki nesil olan tabiinin sözlerine bakıp yorumlamaya kendini selahiyetli görüyor doğruluk ve noksanlığı araştırarak hüküm veriyordu. Çünkü tabiin nesli sahabe i kiram gibi bizzat Resulullahla görüşmemişlerdir. Onların her sözünü onaylamak vacip değildir. Onları taklit takvadan sayılmaz diye düşünüyordu.
Büyük alim imamımız Ebu Hanife Hazretleri, Şia muhiti olan Kufe de yaşadı. Şia imamlarından Zeyd bin Ali, Zeynel-Abidin, Muhammed Baakır, Cafer i Sadık, Abdullah bin Hasan gibi büyük zatlarla görüştü Ali beyte büyük sevgisine ve meyline rağmen kibar (Büyk) sahabe hakkındaki kanaatini muhafaza etti. Ehli Beyte (Resülüllahın ev halkı) büyük sevgisi vardı, onlar için büyük işkencelere katlandı. Fakat zindan korkusuyla hiçbir zaman düşüncelerini ve fetvalarını değiştirmedi.
EBU HANİFE (r.a.) HZ. OSMANI ÖVMENİN ÖLÜM RİSKİ TAŞIDIĞI ORTAMDA
İbn i Abdülber, El İntika isimli eserinde İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerini anlatıyor: Said İbni Ebi Urube der ki:
- Kufe'ye geldim, Ebu Hanife'nin ilim meclisinde ve ilmi münazaralarında bulundum. Bir gün Hz. Osman b. Affan'ı andı ona çok acıyarak bol bol rahmet okudu. Ben de: - "Bunu burada ilk defa senden duyuyorum, bu diyarda senden başka Hz. Osman'a rahmet okuyan kimseye tesadüf etmedim" dedim. İşte fikir istiklali bağımsız düşünebilme yeteneği budur, o muhitte çok büyük riskti Hz. Osman'ı medh etmek. Ne avama boyun eğer, ne de havasda (Kodaman kesim) yok olur sinip susmazdı. Ne sevgi ne de nefret tesiri aklında kalır. Kendine göre doğru bildiğinden şaşmazdı. Halkla iç içeydi.
Leys b. Sa'd diyorki:
-"Ebu Hanife’nin şöhretini duymuş görmeyi arzu ediyordum. Bir defa baktım ki çarşıda halk bir üstadın başına toplanmış biteviye soru soruyorlar, o da hepsine tek tek cevap veriyordu. Halktan birisi bir defasında, Ya Ebu Hanife! diye bir mesele sordu, vallahi ben onu doğru cevap vermesinden ziyade her sorulana çabucak cevap vermesine hayran kaldım."
Ebu Hanife gelişmiş istidlal (Diyalektik, akıl yürütme, yorum) kabiliyetiyle derin ilminden dolayı halkın sorduğu soruların cevaplarını gayet kolaylıkla ve en isabet edici, ikna edici haliyle çözer yıldırım hızıyla cevaplar, donup kalmazdı diyor devrinde yaşayan, hayatına şahit olanlar. Görüşü asla şartlı-doğmatik değildi münakaşada ilmi olan her düşünceye açıktı. Haklı olduğu sürece asla susmaz ve susturulamazdı, ilmi delilleri tükenmeyen derin kültürüyle o bir deryaydı. Sözü ağzında gevelemez ilmi usullerle karşı tezleri anında çürütürdü. Şimdi bu yazıyı aştığı için girmiyoruz. Yalnız büyük imamımızın gerçek hayattan alıntılanan menakıb kitaplarında geçen birkaç hatırasını nakledeceğim.
BÜYÜK ALİM, DEHHAKI İLMİ DELİLLERLE SUSTURUP OTURTTU!
Emeviler zamanında ayaklanan Haricilerden Dahhak b. Kays Kufe mescidine baskın yaptı. Onlara göre Haricilerden başka Müslümanların kanı helal, katledilmesi caizdi. Ebu Hanife’nin karşısına geçip: Tevbe et dedi. O da: Neden tevbe edeyim? dedi. Neden olacak, Hz. Ali ile Muaviye ihtilafından hakemleri caiz görmeden tevbe edeceksin! -Beni öldürecek misin, yoksa münazara mı yapacaksın? -Münazara yapalım. -Münazara yaptığımızda bir şey hakkında ihtilaf edersek, seninle benim aramda hakem, arabulucu kim olacak. -İstediğin birini göster. Ebu Hanife Dehhak'ın kendi adamlarından birine: Şuraya otur bakalım, ihtilaf edersek ihtilaf ettiğimiz şey hakkında bizim aramızda hakemlik yapacaksın dedi. Sonra Dahhak’a dönerek: - Aramızda bunu hükmüne razı mısın? diye sordu. O da: Evet deyince: -İşte hakemliği sen de caiz gördün, kabul ettin, dedi. Dehhak buna verecek cevap bulamayarak sustu.
Hz. OSMANA YAHUDİ DİYEN ORGANİK ALİMİ MAT EDİŞİ (Rahmetullahi aleyh)
Kufe'lilerden birisi Osman b.Affan Yahudi idi dermiş sürekli halkın zihnini bulandırmak için. Ulema adamı susturamamışlar, ikna edememişler batıl sözlerden döndüremiyorlarmış. Ebu Hanife adamı çağırttırmış, ilim meclisine talebeler ve diğer ilim adamları huzurunda demiş ki; "Sana dünürlüğe geldim, kızını istiyorum, demiş. Kime? demiş yaygaracı. -Asil ve şerefli bir insan, gayet zengin, hafız ı Kuran, son derece cömert. Geceleri ibadetle geçiriyor. Allah CC korkusundan göz yaşı döküyor. Yeter demiş adam, aranan evsaf için bu dediklerinden bir tanesi bile kafi. Yalnız bir kusuru var. -Neymiş o? Adam Yahudi! Fesübhanallah, buldun buldun da benim kızımı bir Yahudi’ye vermemi mi istiyorsun? -Vermez misin? Hayır! -Sen bir kızını Yahudi’ye vermezsin de Hz. Peygamber Efendimiz iki tane kızını Yahudi’ye nasıl olurda verir.? Adam işi anladı ve Hz. Osman'la ilgili yalan yanlış yaptığı yaygaralara pişman olup tövbe etti.