Operasyon…

Ömer İnal

İran’ın nükleer çalışmalarını bahane ederek bu ülkeye uluslar arası yaptırım uygulama kararı alan ABD ve AB, ekonomik olarak İran’ı köşeye sıkıştırmak istiyordu. Amaçları İran’ın nükleer çalışmalarını kontrol altına almak gibi görünse de esasen bununla birlikte İran’ın gelişmekte olan ekonomisinin zayıflamasını ve siyasi politikalarının kendi menfaatlerine uygun bir çizgiye gelmesini sağlamaktı…

Gelişmekte olan ülkeler, milli menfaatleri doğrultusunda gelişmiş ülkelerin sahip olduğu olanaklara kavuşmak adına bazı politikalara giriştiğinde, Kendilerini adeta dünyanın sahibi olarak gören ABD ve AB’nin çirkin yüzleriyle baş başa kalarak Askeri, ekonomik ve siyasi anlamda baskılara uğrayarak yalnızlığa mahkûm edilmekteydi…

İran’da bu şekilde bir baskıya maruz kalarak uluslar arası arenada tecrit ediliyordu… Yaşanan bu süreçte İran’dan enerji alımı yapan Türkiye’ye batılı güçlerden, ‘’yaptırım kararlarına riayet edilmesi’’ uyarısı geldi…

Bir yandan yerli enerji kaynaklarımız olmadığı için enerji ithalatına ihtiyacımız varken bir yandan da uluslar arası anlaşmalar gereği yaptırımların bağlayıcılığı söz konusuydu… Günlük hayatın rutin şekilde devam etmesi enerjinin kesintisiz bir şekilde akışının sağlanması hayati öneme sahipti... İran’dan aldığımız enerjiyi bir anda başka bir kaynaktan temin etmenin zorlukları nedeniyle, kesilmesi düşünülemezdi…

ABD ve AB’nin ticaret ambargoları çerçevesinde Mart 2012’den itibaren uluslararası döviz transfer sistemi SWIFT’in İran’a kapatılmasına bağlı olarak para transferleri imkânsız hale geldi… İran’ın isteği üzerine Türkiye, İran’dan aldığı enerjinin bedelini Halkbank’ta İran için açılan bir hesaba yatırmaya başladı… İran ise hesapta biriken dövizlerle uluslar arası piyasadan altın alarak Türkiye üzerinden ülkesine götürüyordu… Aracı şirket Türkiye’de Kurulu olduğu için Türkiye’nin altın ithalatı ve ihracatı dolaylı olarak artıyordu. Türkiye böylece İran’a borcunu ödemiş oluyordu. İran’a 3 yılda 8 milyar dolarlık altın gitti. ABD bu transferi önlemek için bu kez Temmuz 2013’de İran’a altın ihracatını da yasakladı…

Gelişmeler bu şekilde seyrederken, bu yaşanılanlardan rahatsız olanlarda yok değildi… 2013 Nisan ayında ABD Kongresi'nden aralarında üst düzey isimlerin de bulunduğu 47 milletvekili Halkbank ve İran arasındaki finansal ilişkilerden rahatsızlığı ifade eden bir mektubu ABD dışişleri ve hazine bakanlıklarına göndermişti… Halkbank’ın işlemlerine karşı önlem alınması isteniyordu…

20 Aralık 2013 tarihinde ABD Hazine Bakanlığı’nın Terör ve Mali istihbarattan sorumlu müsteşarı Cohen, Türkiye’ye geldi fakat ekonomiyle ilgili bakanlardan ya da bürokrasiden randevu istemeden doğrudan İstanbul’a geldi ve burada banka müdürlerini toplayarak İran konusunda uyarılara ilaveten  ‘’yaptırımların bitmediğini’’ söyledi… Ardından 21 Aralıkta İsrail’e gitti…

Bundan birkaç yıl öncesinde ise Cohen’in üstü, Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı Stuart Levey beraberinde bir heyet Ankara ve İstanbul’a gelerek Türkiye Bankalar Birliği’ne, “İran’la iş yaparsanız sizi cezalandırırız” mesajı vermişti.

ABD, ithal enerjiye mecburiyetimizi bilmesine rağmen İran’dan temin edilen enerji bedelinin ödenme işlemine aracılık eden Halkbank’ın işlemlerinden rahatsızlık duyuyordu… Ayrıca Hindistan’ın İran’a olan ödemelerini Halkbank üzerinden yapmayı planlaması da, ABD’nin hasetlik duygularını iyice körüklemişti, lakin Türkiye ile stratejik ortak olmasından dolayı direk bir hamle yapamıyor yalnız, Türkiye’ye gelen bürokratların cüretkâr konuşmalarıyla İran’la ticari ilişkilerin sonlanmasını istiyorlardı…

Türkiye milli menfaatleri gereği enerji alımını sürdürdü... Sonrasında ise 17 Aralık operasyonu yaşandı… Halkbank’ın genel müdürü başta olmak üzere İran’a giden altınlara aracılık eden kişiyle beraber birçok kişi gözaltına alındı adına da ‘’yolsuzluk’’ operasyonu dendi… Hükümet hedefteydi…

Sahi ABD, ‘’İran’la iş yaparsanız sizi cezalandırırız” derken ne demek istemişti?

Selametle…