İnsan hukukunu ancak onu yaratan ve en iyi tanıyan Allah'ın kanunları korur. Bu kanunların temelinde insanın insanca yaşayabilmesi ve toplumsal yaşamın sağlıklı bir şekilde devam etmesi gibi menfaatimizi kollayan sebepler vardır. Allah'u Teala insanın fıtratına aykırı her fiili yasaklamıştır. Yani bu sınırlar yine bizi korumak için çizilmiştir.
İnsanı onurlu kılan temel ölçüt davranışlarıdır. Bu kelime ancak dürüst, ahlaklı, adaletli, vicdan sahibi, bilgili, akıllı, mantıklı, saygılı, disiplinli, nefsini terbiye etmiş, hislerini duygu ve düşüncelerini nefsinden bağımsız yönetebilen insanlara atfedilebilir.
Toplumların ahlakını çökertme projesi haline gelen LGBT nin faaliyet ve söylevleri tamamen ahlaksızlık ve manevi değerlerimize saldırma üzerine programlanmıştır. Sosyal medyada bu hususla alakalı bir hashtag açıp şöyle bir beş dakika gezinmemiz, bu gurupların sapkınlıklarını; aradıkları saygı ve hoşgörüden nasıl yoksun ve nefret dolu olduklarını görmek için yeterli olacaktır.
Eşcinsellik gelişmiş batılı ülkelerde daha yaygın olduğu için, bu sapkınlığı ileri görüşlülük olarak değerlendiren; bunu savunarak daha çağdaş, daha avrupalı olacağını sanan bir güruhla da karşı karşıyayız maalesef. Sözde sanatçı ve aydın kesimin(!) bu harekete sosyal medya üzerinden verdikleri destek hiç de küçümsenecek ölçüde değil.
Meşruiyet kazanmak için kurdukları bu tezgahta sempati toplamak için insan hakları, sevgi, saygı, eşitlik, hoşgörü, aşk ve masumluk gibi kavramları bulundukları pozisyona atfediyor; kendilerini adeta zulüm ve işkencelere maruz kalmış gibi göstererek mağdur edebiyatı yapıyorlar.
Bu kesimin genel-geçer görüşü eşcinselliğin doğuştan geldiği ve değiştirilemez olduğudur. Bu yüzden dini açıdan da bir beis oluşturmadığını "Tanrı bizi sevmeseydi bu kadar renkli yaratır mıydı?"gibi sözlerle kabullendirmek istiyorlar.
Oysa bugün dünyada ve ülkemizde birçok doktor cinsel kimliğin sosyal olarak öğrenildiğini ve genlerimizden gelmediğini açıkça ifade ediyor.
Profesor doktor Nevzat Tarhan hocanın bu hususla ilgili açıklaması şöyledir:
"Eşcinsellik insanda doğal olarak var olan bir yönelim değildir. Sosyal öğrenme ile ve yanlış eğitimle gelişmiş bir durumdur. Biyolojik doğaya uymayan bir sapmadır.
Biyolojik cinsiyet kadın ve erkek kromozomudur, gen olarak değil kromozom olarak insanda bulunur. Genetik yapımıza kodlanmıştır.
Cinsel kimlik ise sosyal olarak öğreniliyor, genlerimizden gelmiyor yani bir erkeği alıp kızların arasında büyütürseniz kız çocuğu gibi davranıyor. Kız çocuğu erkekler arasında büyütürseniz erkek gibi davranışlar gösteriyor. O nedenle büyütme, yetiştirme tarzı cinsiyet oluşmasından çok önemli”