HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) sözde Ermeni soykırımını tanıması için kanun teklifi verdi.
Teklif, Meclis Başkanı Mustafa Şentop tarafından iç tüzüğe aykırı olduğu gerekçesiyle reddedildi.
Paylan’ın TBMM çatısı altındaki hezeyanı Türkiye’de demokrasi ve ifade özgürlüğünün nasıl istismar edildiğinin çarpıcı bir örneği.
HDP’li milletvekilinin 1915 olaylarının “soykırım” olarak tanınması için kanun teklifi vererek kalkıştığı provokasyona birçok politikacı ve yazar tepki gösterdi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, soykırım iddialarının “tarihi ve hukuki dayanaklardan yoksun ve asılsız” olduğuna dikkat çekerek, “ahlaksız bir teklif” olarak nitelediği kanun teklifini reddettiklerini ve şiddetle kınadıklarını söyledi.
Seçimlerde HDP’nin desteğine ihtiyaçları olduğunu düşünen “6+1 Güçlendirilmiş 28 Şubat İttifakı” paydaşlarından ise ciddi anlamda bir tepki gelmedi.
Bilakis CHP’li Sezgin Tanrıkulu da Paylan’ın iftirasına destek mahiyetinde bir açıklamada bulunarak, “Türkiye’nin tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini” öne sürdü.
Ermenilerin iddiaları ve 1915’te yaşananlarla ilgili bir şeyler söylemeden önce önemli bir konuya değinmek istiyorum.
GENAR Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş’ın da Twitter paylaşımında dikkat çektiği gibi, muhtemel bazı senaryoları önceden görmek ve konuşmak gerek.
Muhalif ittifakın seçmene en büyük vaadinin Türkiye’yi yeniden parlamenter sisteme döndürmek olduğunu biliyoruz.
Şimdi, farz edin ki gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde başarılı olarak amaçlarına ulaştılar.
Ülkede yeniden parlamenter sistem uygulanır oldu ve bu partiler koalisyon hükümeti kurarak Türkiye’yi yönetmeye başladılar.
O sırada HDP’den bir milletvekili, Garo Paylan ya da bir başkası, sözde Ermeni soykırımı iddialarının tanınması için kanun teklifi verdi ve HDP, “Teklifimiz koalisyon ortaklarımızın desteğiyle kabul edilmezse hükümetten çekiliriz” tehdidinde bulundu.
Al sana siyasi kriz…
Bugün bile böylesine bir hadsizliğe cüret edebilen HDP’nin “koalisyon hükümetini ayakta tutan kilit parti” konumuna gelmesi halinde neler yapabileceğini düşünmek dahi istemiyorum.
Asılsız soykırım iddialarına gelince…
1915’te ve öncesinde yaşananları, Ermenilerin iddialarını ve gerçeklerin çarpıtılarak nasıl istismar edildiğini kısaca anlatan Arapça raporum bir süre önce Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) tarafından yayınlandı.
O çalışmayı yaparken - uzman bir tarihçi kadar olmasa da - konu hakkında epey bilgi edindim.
Özetle şunu söyleyebilirim:
Asıl özür dilemesi gereken biri varsa o da Osmanlı Devleti’nin zayıflamasını fırsat bilerek Ruslarla işbirliği yapıp ayaklanan ve Müslüman tebaanın yaşadığı köylerde korkunç katliamlara imza atan Ermenilerden başkası değil.
Arşivlerimiz vahşeti ortaya koyan belgelerle ve tanık ifadeleriyle, okurken gözyaşlarınıza hâkim olamayacağınız acı hikâyelerle dolu.
Biz şu ana kadar, maalesef, Ermenilerin asılsız iddialarını çürütme üzerine yoğunlaştık.
Oysa yapmamız gereken her yıl belli bir günde Ermeni komitacıların Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde gerçekleştirdikleri katliamların kurbanlarını anmak ve bu vesileyle gerçekleri tüm dünyaya anlatmak olmalı.
Böyle bir günü kardeş Azerbaycan’la birlikte belirleyebilir ve Hocalı Katliamı başta olmak üzere Karabağ’daki kurbanları da anma programına ekleyebiliriz.
Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesini sağlayarak bölgeye barış ve huzurun hâkim olması için çaba gösterirken, geçmişte yaşanan acı olayları da unutmamalıyız ki daha sonra bedelini ağır bir şekilde ödemeyelim.