Ömrümüzün belki de en hüzünlü dönemi olarak görülür ihtiyarlık. Hele ki günümüzde her şeyden hatta hayattan bile elimizi eteğimizi çektiğimiz, en fazla torun sevmeye yarayan, titreyen ellerle mücadele edilen, herhangi bir şey denildiğinde “Artık devir değişti” tepkisiyle bolca karşılaşılan bir dönemi kapsar.
Kadınların en büyük korkusudur yaşlılık. Bir çizik daha oluşmasın diye orta yaşlardan itibaren “Etkisi klinik onaylara kanıtlanmış” türünden sözlere kanıp, bütçesinin önemli bir kısmını cilt bakım ürünlerine harcar bayanlarımız.
Halbuki her yılının kendince ayrı bir güzelliği olan ömrümüzde, en anlamlı günler ihtiyarlıkta yaşanır. Fakat ölüm korkusunun kendini daha çok hissettirdiği çağımızda en korkulan hatta gelmesi hiç istenmeyen dönem ilan edilmiştir.
Buna karşın olgunluğun tecrübeyle birleştiği ihtiyarlık yılları bilakis insanın deneyimlerini, bilgisini en iyi yansıtabileceği zamanlardır. Özellikle geniş aile yapısının devam ettiği toplumlarda bu bakış açısı hala korunmaktadır. Buna karşın insanların giderek yalnızlaştığı bırakın çekirdek aileyi, evlenmeye uzak baktığı yerlerde ihtiyarlık en büyük korku olmuştur.
Bu durumda göstermektedir ki kişiler yaşlanmaktan değil yalnızlıktan korkuyorlar. Bilen ve samimiyetle inananlar için bir nevi kavuşma olan ölüme en yakın zaman olarak görülen yaşlanmayı tebessümle karşılayabilmek için en başta yalnızlık korkusunu atalım ve sevdiklerimize sahip çıkalım.
Yaşlılıkla ilgili vurgulamak istediğim diğer bir noktada eğer yaşlanacak kadar bir hayat geçirmişseniz varsa evlatlarınızı, sevdiklerinizi bu alemde daha uzun görebildiğiniz için şanslısınız. Birde üstüne hayrılı bir evlat yetiştirmişseniz onun size vereceği mutlulukla ömrün sonları sizin için adeta bir mükafat olur.
İhtiyarlık üzerine söylenecek daha çok söz var. Hele ki Dünya Yaşlılar Günü ve Haftasının kutlandığı bu günlerde. Ama ben bu konuyu alanında deneyimli bir isme bırakmak istiyorum. Beyhekim Devlet Hastanesi Psikiyatri Doktorlarımızdan Uzm.Dr. Serkan Akkoyunlu Hocamız konuyu geniş bir şekilde sizlere sunacak. Hocama değerli paylaşımları için teşekkür ederken, her yaşın hatta ihtiyarlığın bile kendince güzel bir dönem olduğunu bildiğimiz bir ömür geçirmenizi diliyorum.
Hayırlı İşlerinizde Başarılar Diliyorum.
Yaşlılar Günü
“Her sene 1 Ekim günü tüm dünyada Dünya Yaşlılar Günü olarak kutlanmaktadır. Aslında yaşlılık modern tıbbın gelişmesi ve özellikle bulaşıcı hastalıklar ile olan mücadelenin gelişmesi sonrasında günlük hayatımıza giren yeni bir kavramdır.
Çok eskiden değil daha bundan bir asır kadar önce doğumda beklenen yaşam süresi 40 yaşın altında iken bu günün Türkiye’sinde 74,3 yıla kadar çıkmış ve ilerleyen dönemde daha da yükselmesi beklenmektedir. 65 yaş üstündeki nüfus ise toplumun %8’i civarına dayanmıştır.
Yaşlılığa çalışma ile geçen bir ömrün sonrasında elde edilen bir mükafat gibi bakılabilir. Yaşlıların emeklilik ile beraber çalışma hayatından ve aile içindeki rollerinin değişmesinde dolayı sorumluluklarından uzaklaşması ile beraber yaşamlarının renklendiğinden bahsedilebilir.
Buna karşın her zaman için tablo bu kadar güzel değildir.Yaşla beraber müzmin rahatsızlıkların yarattığı fiziksel engellerinyanı sıra başta bunama olmak üzere ruhsal bozuklukların yaşlılıkla artması da yaşlıların yaşam kalitelerinde düşmeye sebep olmaktadır. Yaşlı oranının artması ile büyüyen bu sorunlar yaşlılık tıbbı, diğer adı ile geriatrinin tıpta bir ihtisas dalı olmasına neden olmuştur.
İlerleyen yıllarda bu sorunlara yönelik olarak geriatri klinikleri ile beraber yaşlı bakım evleri, huzurevleri, gündüz bakım evleri, yarı yol hastaneleri gibi kurumları ve de yaşlı rehabilitasyonunu içerecek şekilde sağlık sisteminin yaşlıların ihtiyaçlarına yönelik bir dönüşüm içerisine girmesi gerekebilecektir.
Yaşlılar sosyal, ekonomik ve ruhsal açıdan da bir çok sorunla karşılaşmaktadırlar. Aile yapıları değişmekte, ekonomik güçlükler eskiden aile içerisinde otorite veya bir bilge rolünde olan yaşlının arka plana atılmasına veya yük olarak algılanmalarına neden olabilmektedir.Sosyal statüdeki bu değişikliklere ilaveten gelişen teknolojilere uyum sağlayamama, sosyal olanaklarının azalması, son olarak da yaşlının yaşadığı kayıplarla ve çocuklarının evden ayrılmasıyla gelen yalnızlaşma yaşlıda kırılgan bir ruhsal yapıyı da beraberinde getirmektedir.Kendine güvensizlik, çaresizlik, yaşama olan ilginin azalması, karamsarlık, strese ve değişime olan toleransın azalmasını da doğurmaktadır. İlerleyen yaş depresyon ve artanintihar riski ile de ilişkilidir. Zaten fiziksel yeti yitimi ile mücadele eden yaşlının yaşadığı bu toplumsal sorunlar sadece tıbbi ve bakım hizmeti verilerek üstesinden gelinebilecek şeyler değildir.
Toplum olarak yaşlılığa dair bilginin arttırılması, yaşlıların sorunlarının anlaşılması ve sahiplenilmesi gerekmektedir. Nitekim Atatürk"Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur.” sözleri akıllarımızın bir köşesinde durmalıdır.
Yaşlılara ve yaşlılığa olan ilginin bu gün ile sınırlı kalmaması dileklerimle tüm yaşlılarımızın büyüklerimizin dünya yaşlılar günün kutluyorum”.