Öğrenciler, yoğun bir tartışmanın içinde olduklarından, sınıfa öğretmenin girdiğini fark etmediler. “Hoca geldi!” diyen bir öğrencinin uyarısıyla daldıkları dünyadan çıktılar. Tatlı bir selamlama ile gülümsedi öğretmen. “Hayırdır” dedi, “neyi paylaşamadınız?” “Matematik sınavından çıktık da hocam…” diye cevapladı soruyu Meral. “Umarım iyi geçmiştir?” diye sordu öğretmen. “İyi sayılır öğretmenim.” dedi Mustafa. Hatice, “Yedinci soruda takıldık hocam, cevabını aramızda tartışıyorduk.” diyerek tartışmanın içeriği hakkında açıklama yaptı. Öğrencilerin yedinci soru hakkındaki meraklarının yoğun olduğunu, yerlerine oturmalarına rağmen, işaretlerle birbirleriyle iletişim kurmaya çalıştıklarını gören öğretmen, matematik konusunda sınıfın en iyisi olan Sedat’ı kaldırdı. Soruyu tahtada çözdürdü. Öğrenciler, tatmin oluncaya kadar tartıştılar. “Şimdi herkes merakını giderdi mi?” diye sordu öğretmen. “Teşekkür ederiz hocam” cevabını alınca da, “Haydi o halde bugün biraz muhabbet edelim.” dedi ve yavaşça ilerleyerek aralarına oturdu. Uzakta olanlar öğretmenlerinin etrafında toplandılar.
Herkesin hazır olduğunu görünce, öğrencilerini dikkatle süzüp “Haberiniz var mı?” dedi öğretmen, “ölümün çaresi varmış!”
Kimi şaşkın baktı öğrencilerin, kimi meraklı gözlerle “A aa” dedi öğrencilerin. “Hadi yaaa!” diyenler oldu, gülümseyerek “bu bir şaka olmalı!” karşılığını verenler oldu. Öğretmen, “Çok ciddiyim!” dedi kendinden emin tavırlarla ve ekledi: “Ancak, herkes ölmemeyi başaramıyormuş. Bunu başaranlar da bir daha ölmüyormuş!”
Hasan atıldı ve “Dedem anlatmıştı öğretmenim, Hz. Lokman ölümün çaresini bulmuş ama sonra formülünü kaybetmiş.” dedi. Parmaklar kalktı, parmaklar indi; ölümün çaresinin olup olamayacağı tartışıldı. Tartışmanın koyulaştığı bir sırada öğretmenin “Kur’an’da da bu konuda ayet varmış ama biz dikkatli okumadığımız için dikkatlerimizden kaçmış” sözü “bu kadarı da olmaz” dedirtti öğrencilere.
“Nasıl olur” dedi Hikmet parmak kaldırıp, “Allah Kur’an’da ‘Her nefis ölümü tadacaktır’ buyurmuyor mu!” “Doğru” dedi öğretmen “ancak bu çok özel bir yol.” Melahat, “Meraktan çatlamak üzereyim hocam, lütfen anlatın artık, daha fazla dayanamayacağım.” diye seslendi öğretmenine. “Peki” dedi öğretmen, “sizi daha çok merakta bırakmayıp okuyorum ilgili ayeti.” ve Al-i İmran suresinin yüz altmış dokuzuncu ayetinin mealini okudu:
“Ve sakın Allah yolunda can verenleri ölüler sanma! Aksine onlar hayattadırlar, Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.”
Sonra gülümseyerek “Şimdi söyleyin bakalım ölümün çaresi neymiş?” diye sordu öğretmen. “Şehit olmak!” sözleriyle inledi sınıf.
***
Ne büyük bir yiğitliktir bu... sonrakiler özgürce hayat sürsünler diye, ‘Allah Allah’ nidalarıyla, üzerinde asla yaşayamayacağın toprakları kurtarmak için hayatını feda etmek...
Rabbim hepsinden razı olsun.
Yüce Allah’tan, ben de kendi rızası yolunda şehadet diliyorum.
Allah ellerin(m)izi bırakmasın.