Dünya gündemi yoğun… Dikkatler başka yönlere çekilmeye mi çalışılıyor, yoksa stratejik planlar mı devrede irdelemek gerekir.
Irak’ta Barzani Hükümeti bu bölgede Kürt Devleti kurmak istiyor. Yıllarca kendilerine Yahudi Kürtler olduğu empoze edilmiş bir halk var. Tek destekçileri olan İsrail ile bir olup Türkiye’yi ve İran’ı zor duruma sokma yarışı içerisindeler. Allah fırsat vermesin.
İsrail, inanışlarına göre kendilerine vadedilmiş toprakların peşinde, gözü dönmüşçesine planlar yapıp Müslümanları bu bölgeden tahliye etmeye çalışıyor. Bu toprakların tek sahibi olmak için bu bölgede PKK ve PYD’yi piyon olarak kullanarak bu bölgeye konuşlanmaya çalışıyor.
Kudüs yolculuğumda edindiğim izlenimlerim; İsraillilerin ne kadar korkak insanlar olduğudur. Abluka altına aldıkları bölgelerde insanlara korku salmaya çalışan İsrail askerleri, tek başlarına yürüyemiyor, grup halinde hareket ediyorlar.
Türklerden çekiniyorlar, gözlerimizin içine dahi bakamıyorlar, sokaklarında yürürken yanımızdan çok hızlı şekilde yürüyerek geçiyorlar; sonra gelip sınırımızda at oynatma eğiliminde bulunuyorlar. Tabi bu işi ölüm korkularından dolayı piyonlarına yaptırıyorlar.
Kudüs yolculuğumuzun son günü İsrail askerleriyle bir arbede yaşadığımız doğrudur. Mescid-i Aksa’da Cuma namazı kıldık ve sonrasında ayrılmak üzere Aksa’nın kapısından çıkıyorduk. Çıkışta Mescid-i Aksa’da şanlı bayrağımızla fotoğraf çektiği için bir bayan arkadaşımızı tutuklamaya kalkıştılar. Kırk beş kişiden oluşan bir gruptuk, hepimiz müdahil olduk ve askere o bayan arkadaşımızı tutuklayamayacağını, tutuklamaya kalkarsa hepimizi tutuklaması gerektiğini söyledik.
Mescid-i Aksa muhafızlarından olan bir beyefendi müdahale etti ve İsrail askerine bizi bırakmasını söyledi. Asker bu sefer bizi savunmaya kalkan muhafızı zor kullanarak kelepçelemeye çalıştı. Bu arada diğer asker bizim tutuklamaya çalıştıkları bayan arkadaşımızın pasaportunu geri verdi.
Muhafızı yalnız bırakamazdık, oradan ayrılmadık. Aksa muhafızı kardeşimiz bize ısrarla siz gidin, biz hallederiz, sık sık yaşadığımız bir durum dedi; ama Müslüman kardeşimizi bırakıp ayrılamazdık.
Bu arada korkan İsrail askerleri takviye kuvvet istediler. Asker diyorum da, korkudan tam teçhizatlı bu askerler, silahları her an ateş etmeye hazır şekilde bekliyor.
İsrail askerinin birkaçı birden bu kardeşimize sert müdahale ettiklerinde ekibimizden bir bayan onu bırakmaları için yüksek sesle bırakın onu diye bağırdı ve askerin biri bu bayan arkadaşımızı sert bir şekilde itekledi ve içlerinden biri “one munite” deme gafletinde bulundu. Deyim yerindeyse film orada koptu.
Ekibimizden yirmili yaşlarda bir kardeşimiz, İsrail askerine, bayan arkadaşımıza yapılan sert hareketin karşılığını verdi, diğer askerlerin de müdahale etmesi sonucunda bizim cengaverlerimiz de dahil oldular. Bir arbede yaşadık.
Bu askerler o kadar korkak ki; biber gazı sıkma eğiliminde bulundular, yoksa Çılgın Türkler tarafından zora sokulacaklarını anladılar. Baktık ki; Aksa muhafızı kardeşimizi de bıraktılar.
Anlaşılan “one munite” içlerinde büyüyen bir yara… Bunlar bir nane yiyemez, ölüm korkusu eylemlerinin önüne geçmiş durumda.
Fildişi kulelerinde oturuyorlar, şehrin en tepe noktalarındaki kulelerinde; ama içlerine sinmiyor, en üst katlarının pencerelerinde dahi demir parmaklıklar mevcut. Korkudan ölecekler, ama dünyaya hükmetmeye çalışıyorlar.
Allah Müslümanları daima muzaffer kılsın.