Müslüman ve doğulu olmak, ölmek, emperyal güçler tarafından öldürülmek için yeterlidir. Doğunun ortasında, güneyinde veya uzağında olmanın bir önemi yok. Müslüman ve doğuluysan kâfidir. İşte bu yüzden bugün Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta veya Ortadoğu’nun her hangi bir köşesinde yaşanılan zulümle Arakan’da yaşanılan arasında en ufak bir fark yok. Aynı hikâye farklı coğrafyalarda benzer şekilde sahnelenmeye devam ediyor.
Myanmar nere, Arakan nere, oradaki Müslümanlara neden soykırım uygulanıyor? Pek bilmediğimiz konular. Zulüm küçük boyutlu olduğu zaman kulak ardı ediyoruz. Olayın biraz geçte olsa farkına varmaya başladık. Mevzu üzerine yaptığımız okumalar içerisinden Sabah gazetesinden Bercan Tutar’ın geçtiğimiz günlerde yazdığı yazıdan yapacağımız alıntılarla konuyu şöyle özetleyebiliriz; “Arakan krizinin asıl nedeni ilk olarak İngiltere’nin sonra da ABD, Çin ve Rusya’nın izlediği emperyal stratejilerdir. İngilizler Arakan’ı 1948’de Doğu Pakistan (Bangladeş) yerine Budist Burma’ya bağlayarak günümüze kadar süren kaosun tohumlarını ektiler.
Arakan trajedisinin ikinci safhasında ise ABD, Çin ve Rusya’nın rekabeti var. 2004’te Arakan’da dev enerji yataklarının keşfedilmesinden sonra Müslümanların trajedisi daha da kötüleşti. Çin Arakan’dan Yunnan eyaletine uzanan gaz ve petrol boru hattıyla Ortadoğu’dan getirdiği enerjiyi daha ucuz ve güvenli şekilde taşımaya başladı. ABD ise Soros’un finanse ettiği sivil toplum örgütleriyle güya Arakanlıların dramına çare arıyor. ABD müdahil olduktan sonra Arakan’daki şiddet birden soykırıma dönüştü. Peki, bu soykırıma karşı dünya neden üç maymunu oynuyor? Çünkü Arakanlı Müslümanları yok etme ittifakında kazanç çok yüksek. ABD, Çin ve Rusya enerji, Budistler ise toprak peşinde. Herkes suç ortağı, işte bu yüzden sessizler.”
Ortadoğu temelli bahaneler eşliğinde Arakanlı Müslümanlar katledilmeye devam ediliyor. Haşa derviş gibi nitelendirilen Budistlerin yaptıkları ortada. Elbette bütün Budistleri suçlamayalım ama bizim bir kısım medyamız ve sosyal medyadaki kafası güzeller gibi de komik duruma da düşmeyelim. IŞİD’ten bahsederken ağızlarından bal damlayarak cihatçı örgüt, Irak, Şam İslam Devleti gibi ifadeler kullanan, satır aralarında Müslümanların terörizme olan meylinden bahseden bu medyamız konu Arakan’daki zulüm olunca çetelerin, ordunun katliam yaptığını, meselenin dünyadaki bütün Budistleri zan altında bırakılamayacak kadar ciddi olduğunu söylüyorlar. Yani biz en fazla “kahrolsun bağzı Budistler” diyebilirmişiz(!)
Ruhlarını batıya satmış bazı yazar takımı Myanmar’daki rahiplerin açıklamalarından bahsederek, oradaki Müslümanların çok hızlı çoğalıp, kendi yaşam şekillerini Budistlere dayattıklarından dolayı çatışmaların yaşandığını falan utanmadan yazabildiler. Yani sizin anlayacağınız nüfusun yüzde beşinden daha az olan Müslümanlar mahalle baskısı yaptıklarından dolayı sakin Budistler çileden çıkıp soykırım, pardon çatışmaya giriyorlarmış. Böyle düşünen, yazıp-çizenlerde en az bu soykırımı yapan şerefsizler kadar alçaktır.
Türk milleti olarak yine bu soykırıma da sessiz kalmadık. Hem siyasiler, hem sivil toplum kuruluşları hem de vatandaşlar üzerlerine düşeni yapıyor. Meselenin dünya gündeminde kalması için elimizden geleni yapıyoruz. Batı medyasının bir kısmı ağız değiştirerek olayları çatışma yerine soykırım olarak yayınlamaya başladı. Bundan sonra gerek dualarımız, gerekse de maddi-manevi desteklerimizle oradaki kardeşlerimize destek olmaya devam edeceğiz.