Sesimle duymak isterdin şarkıları, kimsenin ahengini bilmediği dudaklarımın arasından dökülen sözcüklerde, sevdiğim melodilerin kırıntılarını arardın. Bildiklerin uzaklaştırmazdı seni, aksine buradasın; daha daha buradasın. İnsan, onu oluşturan en büyük parçayı çoğunlukla reddeder. Vurulabilecek en zayıf noktası burada gizlidir, sorgulanamayacak kadar öznel ve kimi için soyut, kimi içinse somuttur. Bunu bana sen öğrettin, aynı parçayı paylaşan tek somut olmana rağmen ruhun arayıştan vazgeçmemişti; bu yaşanmamış, yaşanamamış hayallerimi filizlendiriyor, soyutlara özgün sandığım mürekkeplerin feryadı kendi ifadesi dünyaya kazınmışlarda da baş gösterebiliyordu. Bu yüzden gitmiştin zaten. Yalnız gördüklerini, dokunabildiklerini, bildiklerini tuvaline aktarırdın ve ben zihnimde var ettiklerimde yaşıyordum. Zıttık, sen sanatın somut hali,bense soyut. Hayallerden kaçıp sadece gerçeğe nasıldır kendini verdin bilmem ama hissettin, olmasa ne eserlerin ne de kısıtladığın düşünce dünyanda sen olmazdın.
"Ne garip..." şaşkınlığımı gizlemem mümkün değildi. Gülümsedin, biri için alanında gördüğü farklı ilk insan olmak elbette seni gülümsetecekti. Yalnız somutluğu kağıtlara, tuvallere döken tek sendin, sandım sen olacaksın o hep. İlk olmak, tek olmak, yalnız bir. Hayallerden bahsettik, zindanlarımızın demir parmaklıklarının hemen önünde konumlandırılmış, ulaşamadığımız ancak görüş açımıza girdikçe hasretini hissettiğimiz renk dolu hayaller...
Olduğun kişiye inanmak güçtü. Anlaşılmanın sadece sözlerinde saklı ve basit olacağını sanmak benim hatamdı. Hala tam olarak nerede "senin" saklı olduğunu bilmesem de, bir kısmın fırça darbelerinde, lacivertte, gökyüzünde; diğerinse henüz keşfedemediğim başka ilklerde...
Artık burada değilsin, zihnimdeki emarelerinden çözmeye çalıştığım gizemsin. Yanımda hep görmek istediğin sadık dostum, bıraktıklarınla ulaşmaya çalıştığımız sen, bunun kolay olmasını istemiyorsun. Her ipucu, aynı zamanda yanıltmaca. "Var olana odaklan." kendi el yazınla yazdığın bu nottan başka sana giden tarif yok. Bunun umuduna tutunuyorum, beni ne kadar yanlış yönlendirirsen yönlendir, bir gün, bir yol, bir an, sana çıkacak; ikimizi de aynı gök kubbe saracak.
Ne de olsa "yaşayan" çok insana rastlamıyoruz. Birkaç ışığın içinden seni bulmak zor olmamalı.
Bana bir buket çiçek vermiştin, içinde küçük ve kendi ellerinle hazırladığın, yolda yürürken yağmur yüzünden ıslanan not parçasında şunlar yazılıydı:
"Saniyelik sarılmalar, ulaşılmaya çalışılan insanlar, dikkat çekmemek için ortaya atılan bahaneler ve sevgi. Hepsisin. Hepsiydin."
O gün gülümsemekten alamadım kendimi, bir aptalmışçasına sırıttım.
"Yanında olmaktan nefret ediyorum çünkü beni olmadıkları hayal etmeye sürüklüyor, bu beni nasıl aynı zamanda mutlu edebilir? Yalnız gördüklerimi yansıtmak benim tek çıkış yolum, oysa hayallerde kaybolmak anlık bir zevk, senin için geçecek. Ben ne yaptığımı bilmeyerek kalacağım öyle. "
Afalladım, ne söyleyeceğimi bilemedim. Dudaklarımdan yalnızca "Hayallere değmek, onları canlı tutmak güzeldir." döküldü. Çehremden süzülüp giden gözyaşları dikkatini çekmiş olmalı, "Gideceğim." dedin; gözyaşlarım gibi. Duymayı reddettim, haykırdın:
"Gideceğim, artık olamayacağım!" dizlerinin üstüne düştün. Önümdeydin, dizlerinin üzerinde, hayalimden çok farklı şekilde. "İsmini değiştireceksin, olduğun yeri ya da bu kararını, seni hatırlamayacağım kadar değişeceksin. Ne aynı lacivert ne de hasret dolduğum gökler, hiçbiri aynı kalmayacak."
Başını eğdi, "Sen, beni bulabileceğine inanana kadar değişeceğim. Ne lacivert ne de gökyüzünü göreceğim, yalnız ikimizin de görmezden geldiği ve bakmayı gereksiz bulduklarını resmedeceğim, oldukları şekilde."
Beklemedim,
"O zaman seni göremediklerimde bulurum."
Biliyordu,
"Daha önce görmediklerini fark edecek kadar hayal etmen mümkün mü? Senin ve benim için bir zamanlar var olmayanlar artık dünyamın merkezi olacak. İkimiz de birbirimizde kaybolmak zorunda olmayacağız."
Farklı olabilirdi, farklı olabilirdik. Vedaya saygısızlık edip farklılığın hayaline tutunmuş, seni bulmaya adanmıştım. Nitekim yeniden fark ettim, hayallerimde var olman gerçeğimden daha doğru.
Biz yalnız imkansızlarız en sonunda. Tek bir sorum var:
Hala bir tane miyim, bir tanem?
-Bir tanen