Son günlerde Türkiye, Korona ile mücadele ve bu konuda birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeye -başta maske olmak üzere- çeşitli tıbbi malzemeler gönderdi. Bu ülkeler arasında, her zaman Türkiye üzerinde planları olan İsrail de vardı. Türkiye’nin, her türlü anlaşmazlıkları bir tarafa bırakıp bu insanî yardımı yapmış olması, Türkiye düşmanlarının haset damarlarını ayağa kaldırdı.
Bu başarı ivmesini bir türlü içine sindiremeyen iç ve dış mihraklar, Türkiye’nin itibarını gölgelemek için, provokatif eylemler ortaya koydular. İzmir’in çeşitli bölgelerindeki bazı camilerimizin hoparlörlerinden kimliği belirsiz kişilerce merkezi sistemin frekansına korsan şekilde girilmek suretiyle bir sabotaj gerçekleştirilerek, İtalya'da Mussolini döneminde komünist, devrimci, sosyalist grupların “Elveda güzelim” anlamına gelen “Çav Bella” marşı dinlettirildi. Arkasından İzmir Bornova'da bazı camilerin hoparlöründen Selda Bağcan'ın şarkısı çalındı. Böylece inançlı insanların sinir uçlarıyla oynanarak galeyana getirip toplumsal kargaşanın fitili ateşlenmek istendi.
Ayrıca 29 Mayıs 2020 tarihinde, İstanbul’un fethinin 567. yılında Ayasofya’da Fetih Suresi okununca Yunan medyası çıldırdı. Yunan medyasında, “Erdoğan meydan okuyor, İstanbul’un düşüşünü kutlamak için dua edilecek”, “Türklerden eşi görülmemiş meydan okuma...”, “Helenizm’e karşı meydan okuma” başlıkları yer aldı.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı da, Ayasofya'da Fetih suresinin okunmasına karşı; “Bu,Hristiyanların dini duygularına hakarettir, uluslararası topluma hakarettir” diye açıklama yapmıştır.
Yunan’ı bir dereceye kadar anlarız. Onların kuyruk acısı var. İstanbul’un fethi üzerinden 567 yıl geçmiş olmasına rağmen, bu yenilgi onların içine öyle oturmuş olmalı ki, hâlâ acıtıyor. Onun için de onların bu tür ifadelerine şaşırmayız. Bizi şaşkına döndürenler; şu bizim (!) yerli, Olimpos dağının Bizans artığı çocuklarıdır.
Bizim evlere şenlik bir muhalefetimiz var. “Biz muhalefetiz arkadaş! İktidar iyi şeyler yapsa da biz, ‘bunlar iyidir’ demeyiz” diyen akla ziyan bir muhalefet etme anlayışımız var. Milli değerler söz konusu olduğunda, Hıra Nur dağının çocuklarına karşı, Olimpos dağının Bizans artıklarının gayr-i milli duruşlarına şahit oluyoruz. Sanki bu Bizans kalıntıları, Türkiye’de değil Yunanistan’da yaşıyor, Müslüman anne-babadan değil, Yunan anne-babadan meydana gelmiş gibi, bir Yunanlı kadar, hatta bazen onlardan daha aşırı tepki göstermektedirler.
TELE 1 kanalının Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Ayasofya'da Fetih Suresi'nin okunmasından rahatsız oldu. Fethin anlamını değiştiren ve fethin uygulama manasını çarpıtan Merdan Yanardağ, programda aynen şu cümleleri kullandı: "Fetih Suresi'nin Ayasofya'da okunacak olması son derece yanlış, 21. yüzyılda modern bir devlete, çağdaş bir topluma uygun düşmeyen, hâlâ fetih ideolojisinin savunulduğu, yani işgalcilik, yayılmacılık, talan ve sömürgecilik anlayışı anlamına gelir bu çağda fetih. Dolayısıyla tıpkı cihat gibi fethin yeniden yorumlanması, içinin yeniden doldurulması gerekiyor. Güncellenmesi gerekiyor. Bu çağda fethi savunmak silah zoruyla başka toprakları ele geçireceğini ilan etmek demektir. Hâlâ böyle bir ideolojinin taşıyıcısı olduğunu ilan etmek demektir."
Breh breh breh. Buna “cehli mürekkep/katmerli cahillik” denir. Bilmediğini de bilmeme cahilliğidir bu… Avrupa toplumlarının en güzel becerdikleri “sömürü, işgal ve talan” kavramlarını “Cihat ve Fetih” kavramlarıyla ilişkilendirmek için demek ki, bir üniversite bitirmek veya bir tv kanalının genel yayın yönetmeni olmak gerekiyormuş.
Her şeyden önce “İnsan” denen yeryüzü sakinleri bilsin ki, “Kâinatın sahibi Allah’tır. Mülk O’nundur.” Yeryüzünün kullanım hakkını insana vermiştir. Nasıl kullanılacağını da peygamberleri ile gönderdiği “Kullanma kılavuzu” hükmündeki “Kitapları” ile belirlemiştir. “İnsanın halife olması” demek, “Yeryüzünün imar ve inşası ile sorumlu olması” demektir. Mülkün sahibi olan Allah, mü’minlere “İ’lâyı kelimetullah” görevi vermiştir. Yani “Yeryüzünde Allah’ın adını yüceltme ve insanlara bunu anlatma” görevi vermiştir. Mülkün sahibi olan Allah, mülkünde yaşayan insanların O’nu tanımasını istemektedir. Tanıdıktan sonra inanıp inanmamakta serbesttir. Bunun için de kalplerin fethedilmesi yani “İ’layı kelimetullah”a açılması gerekir. Çünkü “Fetih”, “Açmak” demektir. Kalplerin açılmasının yolu da ülkelerin fethinden/açılmasından geçer.
İşte onun için “Fetih, savaştan daha çok, kalpleri İslâm’a açmak, İslâm mesajının önündeki engelleri kaldırmak, insanın kalbine ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamak” anlamına gelir. İnsanların kalbini İslam’a açmak yani onlara İslam’ı tanıtmak için “İslam’la insan arasındaki engeli kaldırma” mücadelesine de “Cihad” denir. Cihad, öldürme değil, diriltme hareketidir. En büyük cihad da, Kur’anla yapılan cihaddır. (Bak:25Furkan:52). Kur'an'ın verdiği mesaj budur. Müslümanların yanlışları Kur'an'ı bağlamaz.
Bunun bir tezahürü olarak tarih boyunca İslâm savaşla değil, barışla yayılmıştır. İnsanlar İslâm’a zorla değil İslâm’ın yüceliğini anlayarak, güzelliğini hissederek kendi iradeleriyle girmişlerdir. Müslümanlar "Dinde zorlama yoktur."(2Bakara: 256) mealindeki ayetin emri doğrultusunda, hiçbir zaman insanları dine girmeye zorlamamışlardır. Çünkü inançlara baskı yapmak, öldürmekten daha şiddetlidir. Bunun adına İslam “fitne” der. Bakara suresinde “Fitne/inançlara baskı yapmak,adam öldürmekten daha beterdir." (2Bakara:191) buyurmak suretiyle insanlara zorla inanç dayatmayı yasaklar. Osmanlı idaresindeki Rumların “Başımızda Bizans kavuğu görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz” demiş olmalarının arkasında bu gerçek yatmaktadır.
Bundan dolayı Fetih, asla işgal ya da istila değildir. İşgal ve istila tamamen çıkar amaçlıdır ve savaşta her şeyi mubah görür. Sömürgecilik ve işgal kavramları Avrupa toplumlarının tarihleri için kullanılabilecek bir kavramdır. Fetih kavramına “İşgal, sömürge, talan, yağma” demek, bu kavrama iftira etmektir. Fikir namusu olan kişiler bu gerçeği teslim ederler. Fikir namusundan yoksun olan Olimpos dağının çocuklarından bunu beklemek, akrepten bal yapmasını beklemek kadar abestir. Teemmül oluna…