Ölen İsrailli Rehineler Olunca Ayağa Kalkıyorlar

Musab Seyithan

Geçtiğimiz günlerde Batı Şeria’da, İsrail askerlerince altı ceset bulundu. Bu cesetlerin İsrail ve ABD’li esirlere ait olduğu anlaşılınca, başta rehine sahipleri ve muhalif kesim ayağa kalktı. Netanyahu’nun derhal istifa edip hesap vermesi için, daha önce görülmemiş bir kalabalıkla sokağa döküldüler. Ama 7 Ekim 2023 tarihinden beri kırk bir binden fazla kadın, çocuk ve masum Filistinliler öldürüldü ve her gün de elli-altmış kişi öldürülüyor, bunların çoğu da çocuklar olduğu halde, başta Batı ve ABD olmak üzere dünyanın müstekbir güçlerinin kılı kıpırdamıyor.

Esirlerin aileleri de cani Netanyahu’ya karşı, “Sen Filistinli çocukları, kadınları ve masum sivilleri öldürüyorsun” diye bir kaygıları yok. Onların derdi bu değil. Esir olan yakınlarının derdindeler. Esirler Hamas’ın elinden kurtarılmış olsa, onlar da Netanyahu canisine karışmayacaklar. “Ne hali varsa görsün” diyecekler. Son tepkileri bunu açık etmektedir. Siyonist olmayan İsraillilerin içinde az da olsa henüz insanlığını kaybetmemiş vicdan sahibi olanlar vardır elbette. Onların da hakkını yemeyelim.

Batılı emperyalist ülkelere göre insanlar sarı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenli iseler “İnsan” olmaya layıktırlar. Siyah tenli, siyah gözlü ve siyah kıvırcık saçlı iseler onların “İnsan” olarak bir kıymeti harbiyeleri yoktur. Eğer Filistin’de öldürülen esmer tenli, siyah saçlı ve siyah gözlüler kadar, hatta onların dörtte biri nispetinde kadın, çocuk ve masum sivil; Ukrayna’nın, ya da İsrail’in beyaz tenli, sarışın mavi gözlüleri olsaydı üçüncü dünya harbi çoktan çıkmıştı bile... Çünkü onlar dünyanın efendisi, diğerleri de onların hizmetçisi, kölesi konumundadır.

Emperyalistlerin önde gidenlerinden olan İngilizlere göre insanlar üçe ayrılır: “İngilizler, Tanrı’nın yarattığı en mükemmel insanlardır. Beyaz derili Amerikalı ve Avrupalılar İngilizlerden sonra gelir. Bunların dışında kalan grup ise üçüncü sınıf köle insanlardır. Bunlara kesinlikle saygı duyulmaz, bunlar İngilizlere hizmet etmek ve vatanlarıyla birlikte sömürülmek için yaratılmış kölelerdir.” Bu inançta olan bir ülke kendi dışındakilere hiç merhametli olur mu? Ki olmamıştır zaten.

İngiltere denen emperyalist ülke, tarihte dünya ülkelerinin yaklaşık %80’ini işgal etmişti. İngiltere’ye “Güneşin batmadığı yer” denmesinin sebebi, İngiltere’de güneş battığında, İngiliz sömürgesi olan başka bir ülkede doğuyor olmasındandır. İngilizlerin bu zamana kadar hiç işgal etmediği 22 şanslı ülke var, fakat bu ülkeleri de başkaları işgal etmiştir.

Yahudiler de aynı inançtadır. Onlara göre Allah yahudileri dünyanın en seçkin ırkı olarak yaratmış ve yahudi olmayanları da onlara hizmetçi kılmıştır. Bundan dolayıdır ki kırk binden fazla Filistinlinin katledilmesi, başta yahudiler olmak üzere dünya müstekbirlerinin umurunda değildir. Ama öldürülen altı kişi, sarışın ve mavi gözlü İsrail ve ABD vatandaşı olunca, bunak başkan Joe Bidon; “Üzüldüm ve yıkıldım” derken, bebek katil terörist lider Netanyahu da “Esirleri sağ getiremediğim için üzgünüm ve özür diliyorum, beni affedin” diyor.

Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın, Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği mülakatta, iç savaş çıkararak soykırıma sebep oldukları Afrika ülkeleri ile ilgili olarak; “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil” ifadesini kullanmıştır. Bu da “Beyaz ve sarışın adamın mutluluğu ve konforu için” her türlü katliam ve soykırım olasıdır ve normaldir. Bunda abartılacak bir şey yoktur. İşte buna haçlı kafası derler. Bu kafanın hegemonyasına son vermek için “İnananları dinde kardeş, inanmayanları da Âdem’in çocukları olarak insanlıkta eş” gören “Hilâl”in temsil ettiği zihniyeti dünyaya hâkim kılmak gerekmektedir.

Beyaz adamın kendini üstün görme sapkınlığını, Batılı sağduyu sahibi, objektif aydınlar da itiraf etmektedirler. Bu aydınlardan Alman Jurgen Todenhöfer bir televizyon programında şunları söylemiştir: “30-40 Iraklının bir Amerikan bombasıyla öldürüldüğünü duyduğunuzda Iraklıların canının Batılılar için çok fazla bir değer taşımadığını göreceksiniz. Yahudi kökenli ABD'li yazar Susan Sontag ile ölümünden önce güzel bir sohbetimiz olmuştu. Sontag'a şöyle söyledim; ‘Gözlemlediğime göre, bir Amerikalı 10 Iraklı ediyor.’ Şöyle cevap verdi: ‘Bir ABD'li 1000 (bin) Iraklıdan daha değerlidir.’ Bu çarpık idrak nereden geliyor? Herkes biliyor ki ikisinin hayatı aynı değerde. Neden bizde başka türlü tesir ediyor? Sanırım biz kendimizi bir yalan içerisine yerleştirmişiz. Bu yalan şu: ‘İyi olan, asil olan, yardımsever olan bizleriz!’ Ama gerçek bu değil. İnanıyorum ki biz Batılılar; dünyayı fikirlerimizin, değerlerimizin ve dinimizin mükemmelliği ile fethetmedik. Yalnızca ve yalnızca başkalarından daha acımasızca zor kullandık. Daha ciddi olmam gerekirse haçlı seferlerinde 4 milyon kişiyi öldürenler Müslümanlar değildi. Dünyayı sömürgeleştirirken 50 milyon insanın ölümüne sebep olanlar Müslümanlar değildi. 6 milyon Yahudi’nin ölümüne sebep olanlar Müslümanlar değildi. Aksine bütün bunlar Batı dünyasının zorbalıklarıydı. Bunu bu şekilde idrak etmemiz lazım.

Gerçekleri ekranlardan böyle haykırdığı için Jurgen Todenhöfer, Almanya’da pek sevilmezmiş. Ne de olsa gerçekler acıdır, kendine dokunanları rahatsız eder.

Fakat Batının katliamları tarihen sabittir ve inkârı mümkün değildir. Bugün, “İsrail’in yaptığı soykırım değil savunmadır” diyerek kasıla kasıla medenî(!) olduklarını iddia eden Batı ülkelerinin günah galerisi katliam ve soykırımlarla doludur.

Bugün de dünyayı kana bulayanlar, kendilerini medenî(!) diye pazarlayan bu emperyalist Batı ülkeleridir. Başta Filistin olmak üzere Ortadoğu, Afrika ve Asya’da dökülen kanların gerisinde hep bu emperyalist, kan emici vampir ülkeler vardır. Onların desteği olmasa İsrail, kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırarak girecek delik arar. Mimsiz medenî olan bu ülkelerin hâlâ dişlerinden kan akmaktadır. Yukarda ifade ettiğimiz, Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Mitterrand’ın, “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değildir” demesi de onların bu iğrenç caniliklerinin utanmazca itirafıdır. Teemmül oluna!!!