Türkiye’de Cumhurbaşkanına ‘vurmak’ birilerine çok cazip geliyor. Bu aslında merhum Özal’la başladı. Seleflerine karşı hiçbir surette laf edilmeyeceği konusunda bir uzlaşma varken, Özal’dan itibaren özellikle bir kısım medya cumhurbaşkanları konusunda hiç de duyarlı değil.
Oysa Cumhurbaşkanı cumhuru temsil ediyor ve tüm devlet organlarının başı olarak kabul ediliyor. Belli kesimlerin hassaten halk iradesi ile uyumlu devlet başkanları konusunda ortaya koyduğu tavır kabul edilebilir olmadığı gibi, hukuki de değil.
Cumhurbaşkanlığı makamı anayasa ve yasalarla özel olarak ve özenle korunur. Bu onun olağan ve olağanüstü dönemlerde üstlenebileceği sorumluluklarla da alakalıdır. Bakın gelecek hafta siyasal sistemdeki kördüğümü açmak için TBMM feshedilecek.
Cumhurbaşkanının bu kararından sonra yeni bir başbakan atanacak, yeni bir bakanlar kurulu teşkil edilecek. Bu bakanlar kuruluna kimin başkanlık edeceği ve kimlerin bakan olarak görev alacağı hususunda cumhurbaşkanı birinci derecede belirleyici olacak.
Anayasal olarak Cumhurbaşkanı isterse Ahmet Davutoğlu’nu isterse bir başkasını başbakan olarak görevlendirebilir. Ayrıca partiler tarafından önerilenler arasından ya da önerilmeden parti kontenjanından görevlendirme yapılabilir.
Anayasa seçim hükümetindeki bakanların partiler tarafından önerileceğini söylemiyor. Açık bir hüküm yok. İsterse parlamento içinden ve belli bir partiye mensup kişiler bakan yapılabileceği gibi, pekâlâ dışarıdan ve parti tarafından önerilmeyen birilerini de bakan olarak atayabilir.
Önce MHP, sonra CHP bu kabinede yer almayacaklarını açıkladılar. Protesto mahiyetinde böyle bir karar aldılar. Ama kamuoyu bunu nasıl değerlendirir, bilemiyoruz. Birisi de çıkıp, ‘bunlar muhalefet olmaktan, hükümetten uzak kalmaktan memnunlar’ diyebilir.
İktidar olmak yıpratıcı, yorucu, zahmetli. Sadece kendinizin ve ailenizin sorumlulukları değil, tüm milletin yükü omuzlarınızda. Her şey yolundayken sıkıntı yok, ama işler bir ters gitmeyegörsün. Maazallah uykularınız kaçar, beddualara muhatap olursunuz.
Muhalefet öyle değil ama. Her şeyi eleştirebilir, her şeye muhalefet edebilirsiniz. Her gün ‘karı boşayabilirsiniz’, çünkü ‘bekârsınız’.
Türkiye’de muhalefete karne verme teamülü yok. Sen neden iktidara gelemiyorsun, denmiyor. Denseydi muhalefet liderleri bu kadar kez seçim kaybetmelerine rağmen koltuklarının muhafaza ediyor olamazlardı.
Dediğim gibi, ipler artık tamamen cumhurbaşkanının eline geçmiş vaziyette. Seçim dönemi sağ-salim tamamlanıncaya kadar onda olmaya devam edecek.
Anayasaya göre cumhurbaşkanı özellikle olağanüstü dönemlerde ekstra birtakım yetkilerle donatılıyor. Mesela olağanüstü dönemlerde cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu yetki kanununa ihtiyaç olmadan kanun hükmünde kararname çıkarabilir.
Bu diğer ülkelerde de farklı değil. 2010 – 2011 yıllarında 510 gün hükümetsiz kalan Belçika’da Kral bir adım öne çıkıp, o zamana kadar kullanmadığı yetkileri kullanmıştı. Bu hiç yadırganmadı. Zira o dönemlerde biri öne çıkıp, sorumluluk almalı.
Türkiye olağan bir dönemden geçmiyor. Terör, ekonomi, sosyal problemler tırmandırıldı. Siyasi istikrarsızlık had safhada. Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının ön plana çıkmasından daha tabii hiçbir şey olamaz.
‘Saray’, ‘diktatör’, ‘padişah’ yakıştırmaları yapılsa da Türkiye’nin bugün cumhurbaşkanına hakikaten çok fazla ihtiyacı var. Boşluğu ancak o doldurabilir. Üstelik bu boşluk onun isteği ve dahli ile oluşmuş da değil.
Memleketin bekası söz konusu olduğu halde CHP ve MHP niçin bu kadar geri durabiliyorlar, anlamış değilim. Bugün inisiyatif alma, sorumluluk üstlenme ve karar verme günü. Bugün alınmayan risk ve yetki yarın kimseye lazım değil.
Adeta yeni bir Kurtuluş Savaşı veriyoruz. Sorumluluk mevkiindeki insanların rahat uyuyabildiklerini düşünmüyorum. Şehit veren bir ilin valisi, komutanı, bakanı, başbakanı o yükün altında eziliyorlar.
Biz evimizde rahat değiliz ki onlar olsunlar.
Cumhurbaşkanlığı bunlar içinde en zor makam. Allah kolaylık versin. Alınacak bir yük değil. Bir de üretilen tezviratlar ile uğraşmak, katlanılacak bir durum değil.
Millet dua ediyor.
Devlete, millete ve sorumluluk makamındakilere desteğini esirgemiyor.