İnternet üzerinden yayınlanan “Ana Haber Yorum “ sayfasında, arkadaşım Mustafa Yıldız’ın yazısından bir alıntıyı paylaşmak istiyorum.
Peygamber Efendimizin sahabelerinden Amr b. As ile ilgili, güvenilir kaynaklarda yer alan çok güzel bir anektot.
Amr b. As Araplar içinde zekası, siyasi, stratejik düşünceleri ile dikkat çeken önemli bir adam idi.
En geç müslüman olanlardan birisi olduğundan, merak eden diğer sahabeler, “ içimizde en akıllı ve yaptığını bilen birisi olduğun halde, Müslüman olmakta neden geciktiğini” soranlara, şu cevabı verir.
“Biz öyle bir toplumda yetiştik ki büyüklerimiz ne derse onu yapıyorduk. Onların her zaman doğruyu bildiklerini düşünüyor ve hiç itiraz etmiyorduk. Ne zaman ki büyüklerimiz öldü ve kendi aklımızla düşünmeye başladık, o zaman Hz. Peygambere iman etmek gerektiğini anladık.
Bizim durumumuz, iki dağ silsilesi arasında yolculuk yapan bir kervanın durumu gibidir. Dağlar arasındaki yolda ilerlerken başka yerleri göremiyorsunuz. Yolculuğun sonu düz ovaya çıktığında o zaman etrafı görebilirsiniz.
Büyüklerimiz ölüp kendi aklımızla düşünmeye başlayınca Hz. Peygamberin Hak olduğunu anladık ve iman ettik”
Amr b. As’ın söylediklerinde, olaylara bakış açımızın nasıl olması gerektiği konusunda fikir sahibi olacağımıza inanıyorum.
Siyaset meydanı iyiden iyiye ısınmaya başladı. Siyasetçiler meydanlara indi. Güncel konularla alakalı tartışmalar çok hararetli bir şekilde devam ediyor, etmeye de devam edecek.
Alışa geldiğimiz siyaset tarzı, artık miadını doldurmuşa benziyor. 1980 öncesi “Sağ – Sol” ideolojik anlayışı, siyasetin içinde önemli bir yer alabilmesi mümkün görünmüyor.
Böyle bir anlayışın ülkemize yerleşmeye, köklenmeye, 28 Şubat 1997 tarihinden sonra kuvvetlendiğini söylemek mümkün.
Son zamanlara kadar, etnik kökenleri alanen ifade etmek mümkün değilken, artık anlayışlar değişti.
Her türlü fikir, görüş ve anlayışı siyaset arenasında kullanılabilir argümanlar haline geldi.
Aynı anlayış ve düşünce etrafında birlikte olan grupların sevk ve idaresi, “Mutlak İtaat” anlayışının dışında bir tarzda olmaya başladığı farkediliyor.
Fanatiklik dışında, körü körüne bağlılık ve itaat sorgulanmaya başladı.Allah’ın verdiği akıl nimeti devreye girdi.
Haziranda seçim yapılacak. Partiler çalışmalarını hızladırdı. Meydanlarda neler yapacaklarını söylemeye başladılar. Muhalefet (!) hızlarını alamayıp, yapılması/gerçekleşmesi mümkün görünmeyen vaatlerini sıralamaya başladılar.
Yıllardan beri devletimizi meşkul eden, daha doğrusu; devleti meşkul ettiren “Ermeni” meselesi gibi milli bir meselede, düşmanlarımızla aynı düşüncede olduklarını söyleyip birlikte hareketten sıkıntı ve utanç duymayan siyasi faaliyetini “Etnik Kimlik” anlayışla sürdüren parti çalışmaları var.
Haziran’da yapılacak olan seçimin önemli oduğunu söyledik. Aslın seçimler her zaman önemlidir. Siyasi partilerin ülke yönetimine talip olması, yetki alıp kullanabilmesi seçim sayesinde gerçekleşebilecek.
Hak ettiğimiz bir siyasi anlayışa kavuşmada, sadece siyasi partileri sorumlu tutmanın doğru olmadığını düşünüyorum.
Şahsımız, düşünürlerimiz, kanaat önderleri, çeşitli kuruluş ve topluluklar, cemaatler, sivil toplum kuruluşları (STK) yetki ve etki çerçevesi dahilinde, özlenen yönetime kavuşmakta sorumludurlar.
Amr b. As’ın ifadelerinde yer alan; “ akılla düşünmek, Hakk’ça düşünmek” gerektiğini unutmayalım.
Son zamanlarda Türkiyenin katettiği mesafeyi göz ardı etmeden, yapmamız gerekenleri de, gereği gibi yapabilmenin, yaptırabilmenin çabasında ve kararlılığında olalım.