Ne zaman başladığını unuttuğumuz, ne zaman biteceği belli olmayan bir hastalık sardı dört bir yanımızı. Eğitimden, sağlığa, sosyal hayattan, ekonomiye kadar hayatımızın her alanını etkileyen bu hastalık bir çok alışkanlığımızı değiştirdi. Hayatımıza yeni normaller getirdi. Her şeyin başı sağlık deriz ya her zaman, bu sözün anlamını tam anlamıyla yaşıyoruz artık.
Açıklanan vaka sayıları, vefat sayıları belki çoğumuza şaka gibi geliyordu ki gerçek vaka sayıları ve ölüm oranlarının açıklanandan çok daha fazla olduğu söyleniyor. Artık virüs burnumuzun dibine kadar dayandı. Gün geçmiyor ki bir yakınımız bir tanıdığımız daha virüs kapmış diye duymayalım. Bize de gelmesi an meselesi. Zaten bir gün herkes geçirecekmiş bu hastalığı. Grip gibi normal bir hastalık olacakmış. Hayatımızı böylesine etkileyen bir hastalığı ciddiye almayalım mı? Tabii ki alalım. Tedbirimizi alalım. Ama sürekli bu korkuyla da yaşamayalım. Sonuçta kaderden öte köy yok. Kaderimizde varsa biz de yaşayacağız bu hastalığı. Tedbirlerimizi alıp takdiri Allah'a bırakacağız. Bu imtihandan sağlıklı ve hayırlı bir şekilde geçmek için dua edeceğiz. Sürekli bu korkuyla yaşayıp hayatımızı cehenneme çevirmenin hiç bir faydası yok.
Bu hastalığın getirdiği bir çok değişikliğe alıştık da, alışması en zor olan kısmı uzaktan eğitim. Şu sıralar her alanda tartşılan konu okullar açılalacak mı? Açılmalı mı, açılmamalı mı? Bu konuda ülkemiz adeta ikiye bölünmüş durumda. Bir kesim okullar açılsın sokaktan daha güvenli diyor. Bir kesim de açılmasın çocuklar kendini koruyamaz, açılsa da çocuğumu göndermem diyor.
Burada sormamız gereken soru şu aslında; Okullar açılmazsa çocuklarımızı eve mi kapatacağız.Hiç sokağa, markete, kapının önüne çıkarmayacak mıyız? Yasak olmadığı sürece tabii ki çıkaracağız. O zaman virüs bulaşmasın diye okula göndermediğimiz çocuğumuz sokakta arkadaşıyla oynarken, markette alışveriş yaparken ya da komşumuzla ayaküstü muhabbet ederken risk altında olmayacak mı? Okullar açılmasın diyenler önce bu soruların cevabını versin. Okullar açılmazsa 0-18 yaşa sokağa çıkma yasağı getirilmeli. İşte o zaman bir mantığı olur okulları açmamanın.
Tatil yerlerinde, kalabalık plajlarda, akrabalarda bayram gezmelerindeyken kimse düşünmedi çocukların sağlığını. İş okulları açmaya gelince herkes çocukları düşünür oldu. Eğer okullar açılmazsa çocuklarımız bomboş bir eğitim hayatı geçirecek. Bir çok şeyden eksik kalacaklar ve bu eksiklikler ileriki hayatlarında mutlaka karşılarına çıkacak. Uzaktan eğitim denen oyalama aracı okulun yerini asla tutamayacak. Çocuklar internet ortamında günde iki üç saat aldıkları derslerde belki bir şeyler öğrenecekler ama okulun bahçesinde arkadaşlarıyla koşturamayacaklar, öğretmenleriyle gözgöze gelemeyecekler. Orada sosyalleşip hayatı öğrenemeyecekler. Bize eskiden 'okul ikinci evimizdir, öğretmen ikinci anne babamızdır' diye öğretilirdi. Böyle giderse bizim çocuklarımızın elinden bu değerleri alacaklar.
Virüs bize bir şeylerin kıymetini daha iyi öğretti okul da bunlardan biri. Hatta en önemlisi. Hababam sınıfında Mahmut hocanın dediği gibi: "Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde damı olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur." Ama tabii burada bahsedilen yüzyüze olan okul. Ekran karşısında bir kaç saat ile sınırlı, insanı asosyalleştiren yer değildir.
Son sınıflarda olan, sınavlara girecek olan öğrenciler için ciddi bir sorun okulların açılmaması. Eğer açılmazsa bir kaç yıl sonra çözümü olmayan yeni sorunlar ortaya çıkacak. Asosyal bireyler yetişecek. Ve en kötüsü çocuklar okulsuz bir hayata alışacak. Dilerim yetkililer karar verirken bunları da düşünürler. Ne olur karar verirken elinizi vicdanınıza koyun ve çocukların ellerinden okullarını almayın.