Oğlun ile ordu olasın, kızın ile komşu

Dr. Ramazan Tuzla

Bu hafta, eski bir yazımızın üzerinden küllerini alıp, duaya kapı aralayalım istedim.

Bizim oraların, Torosların duasıdır başlığımız.

Kökü, kökeni ve temeli olan insanların en güzel temennilerinden biridir bu dua.

Anneler evlatlarına-oğullarına yaparlar bu duayı ve bilirler bir işin duasız eksik kalacağını; sofraya konulmuş aşın duasız bereketten yoksun olacağını…

Hayır dua almış olanların toplumdaki konumları hepimizin mâlumudur. Bir annenin evladına duası, samimiyetin baş tacıdır.

Bir insanın başarısını, makam-mevki sahibi olmasını bir tek anne-baba kıskanmaz derler. Ve doğrudur. Evlat, anne-babanın emeğidir, göz nurudur.

Anne-baba evladının hep iyi yerde olmasını, iyi işler yapmasını, iyi haberler getirmesini ister ve bunun için dua eder.

Anne-baba, duanın kıymetinden haberdardır ve duanın, evladının kıyâmetini güzelleştireceğini bilir.

‘Duanız olmasa, ne ehemmiyetiniz olurdu’ diyen bir Allah’ın kullarıyız.

Bu düsturu yaşantısına tatbik etmiş bir Milletin yetiştirdiği insanlar da aynı yoldan gitmekte ve kelimeleri şöyle güzelleştirmektedir:

“Yaradan rahmetini kahrından üstün saydı.

Ne olurdu hâlimiz gözyaşı olmasaydı?”

Üstad Necip Fazıl, bu iki dize ile duanın yerini ve kıymetini ortaya koymakta ve ıslak imzalı duaları istemektedir.

Anne-babanın duada yakaladığı samimiyeti anlamak, ancak anne-baba olmakla mümkündür.

Bir insanın oğlu ile ordu olması belki birçok millet için çok fazla bir anlam ifade etmeyebilir ama Türk Milleti için bu durum, tarihle beraber başlayan medeniyetinin en önemli yapı taşlarındandır.

Bir ailede reise bağlı serdengeçti ne kadar çok ise, bir orduda komutana bağlı serdengeçtiler de o kadar çoktur. Evladın kıymetlisi hiç şüphesiz babası için başına kıymet vermeyendir. Hz. İsmail’i hatırlayın…

Ordunun kıymetlisi de komutanına dağ gibi sırt verendir, ölümden korkmayandır.

Obasında oğulları olan babanın, ordusunda serdengeçtileri olan kumandanın sırtı yere gelmez. Sırtı yere gelmeyenin sıretindeki kuvvetli maneviyat, suretinde aynıyla tezâhür eder.

Duanın tecellisi simada kendini gösterir. ‘Temiz yüzlü’yü kimler için kullandığımızı düşünün…

Evet, duanın bir kanadını oğullar oluşturmaktadır, öteki kanadını da kızlar.

Kız evladının vefâsı, insanın ihtiyarlığında kendini gösterir. İhtiyarlıkta lâzım olacak şey çok para, makam, mevki, şan ve şöhret değildir. Lazım olan vefâlı bir komşudur.

Ve o komşu kız evladından oluşmuşsa, senden bahtiyar kimse arama bu dünyada!

Kız evladının babası ile komşu olarak geçirdiği günler, vefânın bayram günleridir. Komşuluk devam ettiği müddetçe bayram da bitmez.

Ak saçlılar bunları bilen ve gören insanlar oldukları için evlatlarına bol bol bu duayı etmişlerdir ve etmektedirler.

Toroslarda evlada bırakacak bağ-bahçe, tarla-tapan, han-hamam yoktur. O dağın insanı duadaki hikmete ram olan ve dua etmekte cömert davranan insandır.

Evladına bırakacağı en büyük hazinenin dua olduğunu bilir ve hayır duasını evladının üzerinden eksik etmez.

Bizim oraların duası olan “oğlun ile ordu olasın, kızın ile komşu olasın” duasının bir başka versiyonu, “Evlat, oğlun ile ordu olasın, kızın ile oba kurasın!” şeklindedir.

Versiyon biraz farklı olsa da her iki dua da aynı maksada mâtuftur.

Duamıza yalnızca bir pencereden bakıp değerlendirmeye çalıştık. Duanın daha derin mânâları içerdiğine hiç şüphe yoktur. Derin anlamlara ulaşmak, benim gibi sığ bir zihnin harcı değildir.

Kavli duanın tecellisinin, fiili duanın (gayretin) varlığına bağlı olduğunun idrakinde olmak ve hayır duaların muhatabı olabilmek temennisiyle duamızı edelim:

Ey bu yazıyı okuyan kıymetli dost!

Oğlun ile ordu olasın,

Kızın ile komşu olasın!

Zor zamanda evlatlarını,

Her dâim yanında bulasın!

Aminler olsun…