Biz kendimizi gündeme kaptırıp giderken dışımızdaki dünyada enteresan işler dönüyor. Ekonomi, geçim derdi, dış politika ile oyalanıp duruyoruz. Küresel güçler ise plânlarını adım adım uygulamaya devam ediyor. Elbette her şey bir anda olmayacak. Komplo teorisi diyerek küçümsediğimiz şeyler bir bir başımıza geliyor, gelmeye de devam edecek. Biz ise suyu yavaş yavaş ısıtılan kazanın içindeki kurbağa misali işin farkına vardığımızda çok geç olacak…
Dış güçler deyip duruyoruz ama dış güçlerin oyunlarına nedense ilk gelen de biz oluyoruz. Siyasetçilerimiz ise batıda çıkan her şeyi sorgusuz sualsiz ülkemize uyarlamada mahirler. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adına iklim değişikliğinin ilave edilmesi tesadüf değildi. İlk başta ineklerin gazından, attığımız adımdan, aldığımız nefesten vergi alınacakmış diye dalga geçiyorduk. Bu ilavenin sonuçlarını yavaş yavaş görmeye başladık. Lafı biraz fazla uzattım, farkındayım ama bu girizgâhı yapmadan da söyleyeceklerim eksik kalacaktı. Çorum’da odun ateşinde ekmek ve pide yapımı yasaklanmış. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü İle Çorum Fırıncılar Odası’nın aldığı karar doğrultusunda fırınların doğalgaza geçmeleri zorunlu olacakmış. Haber aslında yeni değil, Mayıs ayının ortalarında alınmış bu karar. 45 günlük geçiş süreci dolarken yeniden gündeme gelince duyabildik.
Doğalgaza geçmeyen fırınlara ilk başta 200 bin lira ceza, ikinci uyarı da ise artık ne demekse o “katlamalı ceza” kesilecekmiş. Bahane elbette çevre kirliliği. Kusuru bakmasınlar ama anlaşılan her kuşun etini yediler de sıra leyleğe geldi(!) Odun ateşiyle yapılan ekmeğin, pidenin lezzeti doğalgazla yapılanla kıyaslanmaz, böyle bir kıyas cümlesi bile kurulamaz. Emin olun Çorum pilot bölgedir, orada başarılı olurlarsa bu saçmalık bütün ülkeye yayılır. Anladığım kadarıyla esnaf doğalgaz dönüşümünün maliyetinden falan şikâyet ediyormuş bu da doğru değil. Muhatap bile olmaya değmez, fırıncılar odun ateşi kırmızı çizgimizdir deyip mahkemeye başvursun yeter. Tabii burada odanın, fırıncıların yanında durmayıp bakanlıkla işbirliği yapması ise tam bir komedi.
Buradan gazetemizdeki değerli muhabir arkadaşlara bir çağrıda bulunuyorum. Konya’da da böyle saçma bir proje var mıymış, onlara zahmet bir araştırsınlar. Yeniden bakan olan hemşerimiz Murat Kurum inşallah bu saçmalığın önüne geçer, aksi halde sonrası yol olur. Bakanlık gariban fırıncıdan önce yıllardır türlü dümenle arıtma sistemi kurmayıp, atıklarını, akarsuya, denize döken fabrikaların peşine düşsün. Bacasına filtre takmayan fabrikaların saldığı gaz, odun ateşinin dumanından elbette fazladır. Çevrecilik başka şeydir, aptallık başka. Kimse durduk yere bizim aklımızla oynamaya kalkmasın. Bugün odun ateşine takanının yarın nerede duracağı belli olmaz. İşin başında tepkimizi ortaya koymalıyız.
İki gün sonra bakanlık bir karar alır, kâğıda basılı gazete yasaklanır, sonrasında iş kitaba gider. Argüman bellidir bir ton gazete veya kitap kâğıdı için bilmem kaç ağaç kesilmektedir. Her hıyarım var diyene sorgusuz sualsiz elindeki tuzlukla koşan aklıevveller böyle bir karar alınsa da alkışlar. Akıllarına peçete, kâğıt havlu, tuvalet kâğıdı vb. üretimi için yılda kaç ağaç kesiliyor sorusu gelmez. Bakanlık gerçekten çevrecilik yapacaksa kumaştan üretilen mendilin kullanımının yeniden yaygınlaştırılması için kampanya yapsın. Boş yere kaynaklar zayi olmasın. Fakat uluslararası firmalarla uğraşmak elbette zordur. Fırıncının tepesine binmek ise çok kolay.
Çevrecilik adı altında yüzlerce yıllık değerlerimiz elimizden alınıyor. Bugün odun ateşi yarın bir başkası. Bakanlığın niyetinin üzüm yememek olduğu ortada. Küresel iklim ajandası ülkemizde satır satır uygulanılacak gibi görünüyor. Bakanlık kaynakları gerçekten verimli kullanmak, ülkemize fayda sağlamak istiyorsa çok fazla alternatif var. Doğalgaz gelmeden önce evlerimizde güneş enerjisi ile su ısıtırdık. Yılın ortalama sekiz ayı Konya’da bile güneşten bedava su ısıtılabiliniyor. Yeni apartmanlarda, sitelerde güneş enerjisi sistemleri yok. Çatıya zarar veriyor, bakımı güç oluyor vb. bahanelerle bu sistem kurulmuyor. Asıl sebep doğalgazın ucuz olması.
Bakanlık bir proje geliştirip merkezi güneş enerjisi sistemi yaptırsa, bakımını da belli periyotlarla bakanlık ya da belediyeler eliyle oluşturulan şirketler yapsa çok mu zor olur? Ev ev düşünüldüğünde fazla bir tüketim yokmuş gibi görünüyor ama büyük düşünmek lazım. Örneğin Konya’nın sadece su ısıtmak için harcadığı doğalgaz çok rahatlıkla hesaplanabilir. Toplamda çok büyük bir kaynak israfının olduğu ortadadır. Bakanlık açısından düşünecek olursak doğalgaz denilen şey netice itibariyle bir gazdır. Atmosfere verdiği zarar da elbette odun ateşinden fazladır. Bu tarz projeler geliştirmek çok zor değil. Bakanlığın derdi gerçekten çevre ise odun ateşine kadar daha farklı onlarca proje önerisinde bulunabiliriz.
Aman ne olacak diyerek değerlerimiz bir bir elimizden alınıyor. Çevre ve sağlık başta olmak üzere bakanlıklarımızın bilerek veya bilmeyerek küreselcilerin oyununa geldiği ortada. Odun ateşini yasaklamaya kalmak bir çevrecilik vizyonu değil sığlıktır, çapsızlıktır. Umarız bu yanlış Bakan Kurum’dan döner. Böylesine hayati kararların bakanlığın il müdürü ile oda başkanının oluruyla alınabilmesi ise tam bir komedi. Bugün odun ateşine sahip çıkamazsak yarın sırada bizin neyin beklediğini bilemeyiz…