“Dershaneleri okula çevirelim” demenin Türkiye’ye bedeli 100 Milyar $’ı çoktan geçti.
“Tarihi rüşvet ve yolsuzluk operasyonu” denildi. Peki, ama bu davadan geriye ne kaldı? Bakan’ın oğlunun evinde bulunan ve aslında polisler tarafından getirildiği ortaya çıkan para sayma makinesi ve genel müdürün evinde bulunan 4,5 Milyon TL.
Nasıl yani tarihi skandalın boyutu bu muydu?
Üstelik bu paranın rüşvet mi ya da başka bir şey mi olduğunu hala bilmiyoruz.
Yolsuzluğu kim yaparsa yapsın cezasını mutlaka çekmeli. Ancak olayın sunuluş şekli tam bir rezalet. İnsanlar medyada yargılandı, suçlu lanse edildi ve cezaları infaz edildi.
Kendisine cemaat diyen, dini hassasiyetleri olmasını beklediğimiz gurubun medya organları resmen belirlenen hedefleri linç etti.
Artık Türk halkı, olayların üzerindeki sis perdesi birazcık aralanınca, hadiselerin basit adli bir vaka olmadığını gördü.
Bu resmen ve alenen darbe girişimiydi. Yurt dışında planlanmış ve cemaatin uygulamaya soktuğu, kısaca taşeronluk yaptığı bir darbe girişimi.
Bu darbe girişiminin amacı bizzat Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisidir.
Organizatörlerin en büyük hayali ise Başbakan’a kelepçe takmaktır.
Peki, dokunulmazlığı olan bir başbakana bu yapılabilir mi?
Eğer terör suçundan yargılanıyorsanız ya da ağır cezada yargılanıyorsanız dokunulmazlık işe yaramıyor.
Bakın Başbakan hasta yatağında yatarken Oslo görüşmelerinden Hakan Fidan’ı almak isteyenlerin asıl amacı da teröristlerle işbirliği gerekçesiyle uyduruk bir dava tertip edip yine Başbakan’a kelepçe takma hayaliyle yanıp tutuşmuşlarıydı.
Aynı odaklar tarafından organize edilen ve yine taşeronluğunu aynı kişilerin yaptığı kaos planlarının ardı arkası kesilmeyecek.
Ancak bazen öyle şeyler yapıyorlar ki kendilerini alenen açık ediyorlar.
Hatırlayınız Gezi olaylarını. Kendilerine Taksim Platformu diyen bir grup çıktı ortaya. Sonra hükümetten taleplerini sıraladılar.
Neydi bu talepler?
Üçüncü boğaz köprüsü ihalesi iptal edilecek!
Üçüncü havaalanı ihalesi iptal edilecek!
Kanal İstanbul projesi iptal edilecek!
Allah Allah!
Gezi parkında kesilmek istenen birkaç ağaç için başlatılan masum protesto nasıl olurda Türkiye’nin dev projelerine ilişkilendirilir, akıl almıyor.
İyide Taksim Platformu’nun bu yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgisi ne?
Hemen ilişkilendirelim.
Geçen hafta operasyonda ikinci dalga girişimini yine hayretler içinde izledik.
Canlı yayınlarda açık ihale yöntemiyle yapılan “üçüncü boğaz köprüsü ve üçüncü havaalanı projeleri” yine gündemimize geldi.
Nasıl?
Savcı bir operasyon için düşmeye basmış. Ne var bu operasyonun içinde?
Fatih Belediyesi’nin bina kiraladığı Türkiye Gençlik Vakfı’nın yöneticisi Bilal Erdoğan.
Bakın bakın, gerekçeye bakın. Belediyenin vakfa bina kiralaması…
İyi de bu cemaat okul ve yurtlarına çok kıymetli arazileri tahsis yoluyla kiralamak suç olmuyor da TÜRGEV’e kiralamak mı suç oluyor?
Peki, gözaltına alınması istenen diğer isimler kimler? Yine bakalım…
3. havalimanı işini Limak-Cengiz-Mapa-Kalyon ortaklığı aldı. Savcı ikinci operasyonda Mehmet Cengiz ve Cemal Kalyoncu tutuklanacak 3. havaalanı inşaatı duracaktı.
Başka?
3. Boğaz köprüsü ihalesini alan İÇTAŞ' ın patronu İbrahim Çeçen, Savcı tarafından yolsuzluk iddiasıyla tutuklanmak istendi. Tutuklansaydı ne olacaktı?
Köprü inşaatı duracaktı.
Geziciler ve cemaati aynı odakta birleştiren ne acaba? Memleket sevdası olmadığı kesin.
Peki, Başbakan neden harekete geçmiyor?
Kamuoyu artık bu işin yolsuzluk operasyonu olmadığını anladı.
Başbakan’ın elinde yığınla belge olduğu konuşuluyor. Hareket geçecek ancak bu modern darbe girişimiyle ilgili bütün doneler titizlikle inceleniyor.
Öyle görünüyor ki cemaat karolaşmasının altında devlete sızanlar sadece cemaat mensupları değil. İstihbarat örgütleri de var. Zira cemaatin MİT ısrarının, İsrail ile ABD’nin MİT hedefleriyle ilişkilendirdiğimde daha iyi anlayabiliyorum.
Ben “ne oluyor?” diye sormuyorum. Bence cemaat ne yaptığını gayet iyi biliyorlar.
“Bu işin sonunda ne olacak?” derseniz, kimlerle, hangi kapılar arkasında darbe planladıkları ortaya çıkacak.
Darbe teşebbüsünden önce dolar toplayanlar ortaya çıkartılacak.
Para trafikleri, belgesiz toplanan büyük meblağların akıbeti ve devlete sızmalarla ilgili gerekli çalışmalar önümüzdeki ay yapılacak.
Gerekli çalışmalar yapılınca Ocak ayında büyük ihtimal gözaltılar başlayacak. Cemaatin önde gelen isimleri ve para trafiğini yönlendiren isimler ülke dışına kaçabilir.
Kısacası karanlık yapı deşifre olacak.
Türkiye bir kamburundan daha kurtulacak. Demokrasi ve millet bir kez daha kazanacak. Bir darbe girişimi daha savuşturulmuş olacak.