O günleri özledik mi?

Ömer Kocabaş

Geçmişe değer vermek, geçmişi özlemek güzeldir. Yaşanmışlıklar, hatıralar, eskiyen, bugün bile eskimeyen dostlar… Bir ara 90’lar modası patlamıştı. Şimdi ise 90’ların ikinci yarısı ve 2000’lerin ilk yılları tekrar hatırlatılmaya çalışılıyor. Fakat siyasi iklim olarak… O dönemin siyasi aktörleri parlatılmaya, dönemin figüranları yerine günümüzde yeni figüranlar üretilmeye çalışılıyor.

28 Şubat döneminde Müslüm Gündüz, Fadime Şahin, Ali Kalkancı gibi figürler ortaya çıkarılmış, onlar üzerinden bir oyun tertiplenmişti. Günümüzde ise kimi ilahiyatçılar ve hocalıkla ilgisi olmayan, gecekondu tarzı kanallarda din tüccarlığına soyunmuş tipler üzerinden sanki gerçek İslam buymuş gibi neredeyse her gün benzer haberler yapıyorlar. Akılları sıra yeni bir 28 Şubat dönemi yaşatılıp, bakın bu dindarlar böyleler en iyisi yine bunları kontrol altına alalım operasyonu… Başarılı olabilme şansları var mı? Bence artık yok, insanlar eskisi gibi o kadar kolay manipüle edilemiyorlar. Peki, bu yaraları tekrar tekrar kaşıyanların derdi ne? Bir şeyi 40 kez dersek olurmuş misali boş durmaktansa sürekli yıpratmaya çalışalım, belki küçük de olsa bir mevzi kazanabiliriz kafasındalar. Biz uyanık olduğumuz sürece sıkıntı yok. Yeter ki uyanık olalım…

Son bir hafta 10 gündür döviz ve altın fiyatlarındaki yükseliş ve buna paralel akaryakıta gelen zamların ardından yine malum lakırdılar başladı. Acaba bir ekonomik kriz olabilir mi? Sanki Türkiye son 4-5 yıldır olağanüstü bir dönemden geçmiyor, 15 Temmuz yaşanmamış, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı harekâtları yapılmamış, AB’si ABD’si ekonomik anlamda bizi sıkıştırmaya çalışmıyor da durduk yere ekonomi bu hale nasıl geldi diye soruyorlar. Çok şükür ortada sokağa yansıyan bir kriz falanda yok. Birkaç haftaya altın ve dövizde yaşanılan hareketliliğin toparlanmasıyla bu günleri de atlatırız.

Adamların kafalarındaki senaryo farklı olduğundan, zihinlerindeki Türkiye’yi gerçekte de görebilmek için ince ince çalışıyorlar. 28 Şubat döneminde el altından bankaları hortumlamışlardı. Peşine 2001 krizi patladı. Şimdi kur yükseliyor, Çiftlik Bank gibi dolandırıcılar üzerinden insanların paraları hortumlanıyor yeni bir ekonomik kriz neden olmasın(!) Mantık bu… İçlerinden lütfen olsun, olsun da bu hükümet yeter ki gitsin. Biz çile çekmeye alışkınız, başa dönüp, 10-15 yıl daha fetret devri yaşarız diye düşünen o kadar çok insan var ki.

Bayram değil seyran değil hürriyetin pop sosyoloğu Ertuğrul Özkök bile Kemal Derviş güzellemesine başlamış. Özkök, o dönemi hatırlamayan gençlere 2001 krizinin nasıl atlatıldığını 3 maddede şöyle anlatmış; “Bir, Amerika’dan davet edilen Kemal Derviş, IMF’yle birlikte mükemmel bir istikrar programı hazırladı. Yaptığı büyük bir vatanseverlikti. İki, dönemin koalisyonunun üç lideri Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz, ilk seçimi kaybedeceklerini bile bile bu ağır kemer sıkma ve istikrar programına imza attı, siyasi sorumluluğunu yüklendi. Yaptıkları büyük bir vatanseverlikti. Üç, Türk halkı, işsiz kalmasına, ağır bedel ödemesine rağmen sessiz bir tevekkülle destek verdi. Halkın yaptığı büyük vatanseverlikti...”

Özkök’e göre bu üç unsur sayesinde ekonomik kriz atlatılmış. 2002 yılında AK Parti iktidara gelmiş, ekonomiyi sil baştan düzenlemiş falan bunlar önemsiz detaylar. O kriz günlerinde ortaokula gidiyordum, neyin ne olduğunu görerek, bilerek yaşadık. Gençlere tavsiyem 2001 krizini, Kemal Derviş’i ve dönemin hükümetini hürriyetin pop sosyoloğundan değil, dönemin gazetelerini inceleyerek, ailelerinin yaşadıkları sıkıntıları dinleyerek öğrensinler.

Bazıları ısrarla eski Türkiye’yi özlemeye, o günlere geri dönemeye çalışmaya devam etsin, biz almayalım. İllaki o günleri özleyeceksek dönemin şarkılarını, dizi ve filmlerini, kitap ve dergilerini özleriz. Dönemin siyasi iklimini mümkünse almayalım…