Geçtiğimiz Pazar günü TRT1’de “15 Temmuz Şehitlerinin Türkülerini Söylüyoruz” programı canlı olarak yayınlandı. Programda 15 Temmuz şehit olan vatan evlatlarının aileleri ile görüşülüp sevdikleri şarkılar öğrenilmiş ve şarkıcılar onların sevdikleri eserleri seslendirdiler.
Program sunucuları darbe teşebbüsünde bulunulduğu gün Cumhurbaşkanımızın sesini bizlere duyurmayı başaran iki isimdi: Oğuz Haksever ile Hande Fırat.
Hande Fırat, o gün yaşadıklarını birkaç cümleye sığdırmaya çalışırken o kadar metanetliydi ki, duruşuna hayran kaldım. Yaşadığı günü ve saatleri “O an” diyerek anlattı. Adeta tekrar tekrar yaşadı.
Oğuz Haksever ise gecenin seyrini sürekli değiştiren, duygulu, kısa kısa hikayeleştirilmiş anlatımlarda bulundu. Anlattıkları bizdendi, o gece ve sonrasında her birimizin yaşadıkları, hissettikleri, sezdikleriydi.
Türküler desek, çok bizdendi. Duygularımıza tercüman, her hüznümüzde sığındığımız, dinleyerek kimi zaman daha da kederlendiğimiz, kimi zaman ise ilaç olduğunu düşündüğümüz türküler…
Anadolu’nun bağrından yükselen hoş sedalar… Birçok sanatçı-şarkıcı belki de ilk defa boğazları düğümlenerek seslendirdiler eserleri. Bir o kadar da daha yürekten, daha duygulu, daha bir başka.
Ekran başında bizler o günleri tekrar yaşadık. O salonda gözlerini bir yumup on döken anaları gördükçe içimiz parçalandı. Sahne arkası görüntülerde sürekli şehitlerimizi gördükçe dudaklarımızdan dualar döküldü. Allah mekanlarını cennet eylesin.
Sosyal medyada “Şehitlerimizi müzikle mi anacağız?” diyenlere de anlam veremiyorum. Bunu yazanların bir kısmının da üç öğün beş vakit müzik dinlediklerini bilince daha anlamsız geliyor. Herkes mesleğini icra edecek, sanatçı-şarkıcılar da onlar için böyle bir gece organize edebilir, bu program da desteklenir. Gayet başarılı bir program oldu, emeği geçenlere teşekkür ederim.
Gazi olan kızımızın konuşması beni en etkileyen bölümdü. O kadar bilinçli bir kızımız ki, o tebessüm eder bir yüz ifadesiyle yaşadıklarını ifade ederken birçok kişinin gözlerinden yaşlar süzülüyordu. O gece vurulduğunu, kolundan giren merminin sırtından çıktığını anlatırken dahi mütebessim çehresi hiç değişmiyor. Allah böyle gençlerimizin sayısını artırsın.
Öyle bir programda yer alan sanatçılarımızı takdir etmek gerekir. Mesele Vatan olunca gerisi teferruat olmalıydı. Zerrin Özer bunu dile getirdi ve meseleye siyaseten bakanları şiddetle kınadı. Haklıydı, İnşallah bu sitem ya da kınama gerekli yerlere ulaşmıştır da, gereken duyarlılığı gösterirler.
Belki anlatılabilecek çok şey var o geceye dair. Program Adıyaman Çadır Kent Suriyeli çocukların sanki feryat edercesine söyledikleri şarkıyla ve ardından Türkiye’den arkadaşlarının da aralarına katılmalarıyla hep birlikte söylenen şarkıyla son buldu.
Biz her zaman olduğu gibi sadece kendini düşünen bir millet olmadığımızı gösterdik. Suriyeli kardeşlerimiz de bizden. Onlar deyip öteleyemeyiz. Biz hep birlikte mutlu oluruz. Bir kardeşimizin canı yanarken mutlu olamayız, bir yanımız daima eksik kalır.
Suriyeli çocukların kıyafetlerine takılırsak, ana temadan uzaklaşmış oluruz. Olmuş mu derseniz elbette olmamış, sırıtan bir durum vardı, ama ana tema daha önemliydi.
Son olarak çocukları hep rengarenk görmeye alışkınız, hep öyle görelim. Siyahlara bürünmek onlara yakışmıyor. Geleceğimiz de akıbetimiz de hep aydınlık olsun inşallah.