İslam düşmanlığı; kılcal damarlarına kadar işleyen ve karakter haline gelen CHP ile ilgili bir yazı yazsam, merhum Necip Fazıl üstadın; “CHP bir parti değil, Türk’e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir” altın değerindeki sözünü yazmadan edemem. Çünkü CHP bu görevini yerine getirmek için elinden geleni geriye bırakmamıştır. Yaptıkları, yapacaklarının şahididir. Dolayısıyla CHP’nin iktidar olması, Bizans’ın iktidara gelmesi demektir.
CHP ki, Osmanlının sonunu getirmek ve başta Hilafet olmak üzere ne kadar İslamî değer ve kurum varsa hepsini sosyal ve siyasi hayattan söküp atmak, kısaca İslam’ı düşman ilan edip ona savaş açmak ve kendi değerlerine düşman, düşmanın değerlerine hayran bir nesil yetiştirmek için peydahlanan İttihat ve Terakkinin artığıdır.
İşte bu karakterine uygun olarak geçtiğimiz hafta, CHP Sözcüsü Deniz Yücel; “Bir Diyanet İşleri Başkanı var ki akıllara zarar! Adam kendini resmen Şeyh'ül İslam sanıyor. Cuma hutbesinde, ‘Kadınların yüz, el ve ayakları hariç örtünmesi gerektiğini, kadınların gençlerin erken yaşta evlenmesi gerektiğine’ dair bir şeyler saçmalamış. Diyanetin sınırsız bütçesiyle, saltanat süren bu hadsiz adam” şeklindeki sözleriyle Diyanet ve cuma hutbesini hedef almıştı.
Hutbede dile getirilen konular, asırlardan beri Müslümanların bildiği, en basit ilmihal kitaplarında yazılı olan hakikatler olduğu halde gusül abdesti almaktan aciz bu şüreka, içlerindeki İslam düşmanlığını Ali Erbaş üzerinden ifade etmektedirler. Sanki bu sözler Ali Erbaş’a ait sözlermiş gibi…
CHP, Türkiye’nin hem güvenlik sorunudur, hem de itikat sorunudur. Cühelâ takımından olan bu Ebû Cehil’in torunları; “Bu yıl da hac, Kurban bayramına denk geldi” diyecek kadar içinde yaşadığı toplumun değerlerine Fransız olan Olympos dağının çocuklarıdır. Bunlar Hıra dağının çocuklarına tahammül edemezler.
Daha önceki bazı yazılarımda da bahsettiğim gibi bu CHP, “Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.” (Andrew Mango, Atatürk, s 447) diyen veya “Biz, gökten gelen kurallarla hareket etmeyeceğiz” diye meclis açış konuşmasında İslam’a karşı duruşunu ortaya koyan M. Kemal ile “Gökten gelen kurallarla” hareket eden Ebû Hanife’yi aynı kefeye koyan din tahrifçisi Yaşar Nuri’yi bile kabullenememişti. Yaşar Nuri, bir zamanlar içinde bulunduğu bu parti ile ilgili: “CHP’de öyle adamlar var ki, ‘Allah’ demeyi bile laikliğe aykırı sanıyor. Bunlar bana bile tahammül edemedi. Meclis kürsüsüne çıkarıp konuşturmadı. Bana ‘molla’ muamelesi yapan bu insanlar sonra kalkıp çarşaf açılımı yaptılar. Sana kim inanır kardeşim artık. Benim için ‘Kim bu? Bunu içimize kim soktu’ dediler. Benim hakkımda söylenen bu sözlerin tamamını Meclis koridorlarında dinledim bu dangalaklardan” demiştir.
Bu CHP’nin kurmayları namaz kılmazlar ama “Namaz Türkçe kılınmalıdır” derler. Ezana hiç saygıları yoktur fakat “Ezan Türkçe okunsun” derler. Cuma ile hiç ilgileri olmadığı halde Cuma hutbesinin nasıl olmasına fetva verirler. Ellerini açıp Allah’a dua etmezler ama “Niye hutbelerde M. Kemal’e dua edilmiyor?” derler.
“Unuttuysan hatırlatalım ey Ali Erbaş! İnsanların giyimine, yaşam tarzına, telkin ve tavsiye yoluyla dahi olsa karışamazsın, haddini bil!” diyen ey CHP sözcüsü Deniz! Önce aynaya bakarak konuş ve asıl sen haddini bil de biraz yüzün kızarsın. Senin partin, cumhuriyet kurulduktan sonra kadınların ve erkeklerin kılık kıyafetlerine karıştı. Hem de “telkin ve tavsiye yoluyla değil” silah ve darağaçları kurarak karıştı. Şapka giymeyenleri Rize’de asarak karıştı.
Sonra Sayın Ali Erbaş hutbede Müslümanlara hitap etti. Siz niye üzerinize alıyorsunuz? Sizin adamlarınız başörtülülerin örtülerini başlarından çekip aldığı, çarşaf açılımının hemen arkasından çarşaflıların çarşaflarını sokak ortasında parçaladığı halde hangi Müslüman, sizin sırtına kadar soyunmuş veya mini etek giymiş kadınlarınızın eteğini indirdi? Müslümanların uyması gereken örtünme kurallarını anlatması sana niye dokundu? Yok eğer; “Müslümanlık sizin tekelinizde değildir. Biz de Müslümanız” diyorsan, o zaman Ali Erbaş üzerinden Allah’ın ayetlerine efelenme. İslam teslimiyet ister. “Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdiği zaman Mü’min erkek ve Mü’min kadınlar kendi başlarına buyruk hareket etmeden hükme teslim olurlar.” (Bkz: 33/Ahzab:36).
Allah da başörtüsü hükmünü Nur suresinde: “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar; namus ve iffetlerini korusunlar. Görünen (yüz ve el gibi) kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.” (24/Nur:31) diye buyururken, dışarı çıkarken nasıl giyineceklerini de Ahzab suresinde:
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve Mü’minlerin hanımlarına söyle, dışarıya çıkarken üzerlerine cilbablarını/bütün vücudu örten bol dış elbiselerini alsınlar.” (33/Ahzab:59) buyurmuştur.
İşte bu hükümler, asırlardır hem Kur’an’da hem de en basit ilmihal kitaplarında yazar. Ama siz bunlara inanmak zorunda değilsiniz. Fakat dürüst olun. “Ne iseniz” eziklik duymadan kendinizi öyle ifade edin. Aziz Nesin gibi ateistliğinizi veya başka tür kâfirliğinizi kafanız dik şekilde savunun. Müslüman olmak zorunda değilsiniz. Allah da “illa Müslüman olun” diye zorlamıyor. “De ki: Hak, Rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin.” (18/Kehf:29) buyurmak suretiyle herkesi tercihlerinde serbest bırakmıştır. Ama size de Müslümanların işine burnunuzu sokma ve onlara had bildirme hakkı da vermemiştir. Önce siz haddinizi bilin. Anadolu topraklarında baskı ve jandarma dipçiği ile kurduğunuz “Laik gecekondu devletinizle” mülk sahibi olduğunuzu mu zannediyorsunuz? Mülkün asıl sahipleri bir gün devletlerine kavuştuklarında, ya haddinizi bilirsiniz, ya da layık olduğunuz yere gidersiniz. Çünkü biz hancıyız siz yolcu… İşinize geliyorsa.
Hani CHP’nin normalleşme sürecinden bahsediyorlar ya, güldürmeyin adamı. Normalleşmek kim, bunlar kim? Tilki ile tavuk nasıl aynı kümese konmazsa, normalleşmek ile CHP de yan yana getirilemez. Çünkü “Asıl akmaz bal kokmaz” der atalar... Bunların aslı katık. Eğer hutbeler ve camideki faaliyetler CHP’yi kızdırıyorsa işler iyi gidiyor demektir. Onun için Sayın Ali Erbaş, 4-6 yaş grubunun sayısını inadına artır, bu tür hutbelere de inadına bolca yer ver. “CHP ne der?” kaygısı taşımadan, “Allah ne der?” bilinciyle bu faaliyetleri CHP’ye inat çoğalt. Unutma ki “İt ürür, kervan yürür.”
CHP’nin İslam’a düşmanlık gayretleri, her tarafı sağlam mermerlerle kaplı bir banyodaki hamam böceğinin, o mermerlere zarar vermeye çabalarken durmadan yere yuvarlanması gibidir. İşte CHP de, İslam’ı her yok etme çabasında, tıpkı hamam böceği gibi yere çakılmaya mahkûmdur. Yani Allah’ın nurunu, Ebû Cehil dedeleri söndüremediği gibi onlar da söndüremeyecektir. Var mı ötesi?