Bid’at, sonradan çıkarılan şey demektir. Sonradan çıkan şeyler ya “âdette” veya “ibadette” olur. “Âdette bid’at”, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Sonradan ortaya çıkan yeniliklere de “âdette bidat” denir. “Âdette bid’at”, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz.
Âdette olan bid’at; evlilik yıl dönümü ve doğum günü kutlamak, analar babalar günü tertip etmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. “Bunları Peygamberimiz yaptı mı?” diye sorulmaz, “Peygamberimiz bu konuda yasak getirdi mi?” diye bakılır. “Bir kavme benzeyen onlardandır” (Ebu Davud, Libas 4) hadis-i şerifindeki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık kıyafetle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz.
Gayri Müslimlerin dini bayramlarını kutlamak, onların dinî sembollerini kullanmak, onların ibadet saydığı eylemleri yapmak “ibadette bidattir” ki, bu bizi onlardan kılar. Öyleyse Noel Yortusunu Hristiyan âlemiyle birlikte kutlamak da günahtır. Müslümanların kaçınması gerekir.
Noel Baba, Yılbaşı, Christmas bayramı gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazim ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.
Dinî ayine katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan Müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî olan bir kutlamaya katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar.
Doğum günü kutlamaları da âdette benzeşmedir. Yaş günü kutlamak ibadet değil âdettir. Bu âdet Hıristiyanlardan gelmiş olsa bile, ibadet olmadığı için Müslümanların, doğum günü, anneler-babalar günü, öğretmenler günü gibi günler tertip etmesinde ve hediye vermekte sakınca yoktur. Aslında, anne ve babaları senede bir gün yerine her gün hatırlamak, onlara hizmet etmek, ölmüşlerse, dua etmek, hayır hasenatta bulunmak gerekir. Bunu yapmayıp da senede bir gün de olsa anne-babasını hatırlayıp onlara hediye almakta ne sakınca olabilir? Günah olmayan böyle âdetleri uygulamanın sakıncası yoktur. Ancak yaş gününde mum dikmek gibi faydası olmayan âdetleri yapmak uygun olmaz.
Evlilik yıldönümü gibi günah olmayan âdetleri uygulamak da caiz olur. Ancak faydası olmayan âdetleri almak, Batıyı körü körüne taklit etmek, onlara özenmek uygun sayılmaz.
Sevgililer gününe gelince; günümüzde, sevgili denince gayri meşru olan sevgili kastediliyor. Bu ise asla caiz olmaz, haram olan şey kutlanmaz. Âdette olan şey caizdir, ama o âdet dine aykırı ise kutlanmaz. Yani dinimizde nikâhsız sevgili olmaz. Hıristiyan hikâyesi doğruysa, sevgililer gününü kutlamak, bir papazın gençleri buluşturmasını kutlamak ve bir papazın ölümünü anmak gibi bir şey oluyor. Hatta bayram ilan edildiğine göre, onların bayramlarını kutlamak daha tehlikelidir. Ayrıca, bu âdeti Türkler bile çıkarsa, gayri meşru sevgiyi, meşru gibi gösterme gayreti tasvip edilemez.
Öyleyse tekraren ifade edecek olursak, kâfirlerin ibadet olarak yaptıkları şeyleri Müslümanların yapması caiz olmaz. Mesela papazlar, ibadet için zünnar kuşanır, haç takar. Müslümanların, böyle yapması küfür alametidir.
Üniversitelerin veya diğer okul ve kursların mezuniyet törenlerinde kep takılması, havaya fırlatılması ve cübbe giyilmesi meselesine gelince: Kep fırlatma, Amerikan Deniz Harp Akademisi’nin mezuniyetinde, 1912 yılından itibaren, törenin sonunda kep fırlatma merasimi yapılmaya başlandı. Yeni göreve başlayacak olan mezunlara memur şapkaları verildiğinden, mezunların önceki dört yıl boyunca taktıkları Deniz Harp Okulu öğrenci keplerine ihtiyaçları kalmadığını simgeleyen bir merasimdi bu. Mezun olacak diğer öğrenciler bu âdeti duyduklarında hemen aşırma ihtiyacı hissettiler ve bu gelenek ortaya çıkmış oldu. Kep ve cübbe, âdetle ilgili bir semboldür. Kişinin ne olduğu konusunda bilgi verir. Birincisi, okulu bitirdiğinin kanıtı, ikincisi, rengi itibariyle hangi bölümden mezun olduğunun göstergesidir. Cübbe renkleri öğrencinin bölümüne göre değişir.
Bu uygulamanın dini bir yönü yoktur. Yani haç gibi, papazların taktığı kemer olan zünnar gibi veya Mecusilerin dini sembolü olan kalensuva şapkası gibi dini bir şiar/sembol değildir. Kişide gayri müslimlere benzeme niyeti yoksa sakıncalı değildir. O zaman tekrar altını çizerek ifade edecek olursak, dinimiz sadece kâfirlerin ibadet ve haram olan âdetlerini yapmayı yasaklar. Mubah olan âdetlere izin verir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydiği muteber eserlerde bildirilmektedir.
Toplumların yaşantılarını, inandıkları dinler ve kendilerini kuşatan ve kaynağını örf, âdet ve gelenekten alan kültürleri belirler.
Âdette benzeşmeyi, kültürel benzeşme olarak kabul edersek, İbn-i Haldun’un; “Mağluplar, gâlipleri taklit etme psikolojisi yaşarlar” tespiti gereği, bugün dünyada yaşayan egemen kültürler, diğer mağlup kültürleri yozlaştırmaktadır. Dinî olmayıp kültürel olan kutlamalar, dinen yasaklanmamış olsalar da, bunları birer kültürel yozlaşma olarak kabul etmek durumundayız. Bu da özgünlüğümüzden taviz vermek anlamına gelir. Bundan kurtuluşun yolu da, Müslümanların galipler seviyesine yükselmesinden geçer.