Miladi 2019 yılına girerken her yeni olan şey; bir nebze heves, umut ve heyecan barındırır. Yeni kelimesi, söylerken dahi insanın içinde bir ferahlama hissi ve olumlu bir çağrışım uyandırıyor. Ne demişler; “Her şeyin yenisi bir tek dostun eskisi makbuldür”. Tıpkı bunun gibi yeni bir yıl da insanda bir umut uyandırıyor olacak ki; bir neşe, bir heyecan ve kutlama havasına sokuyor bazılarını. Tabii bununla birlikte her yıl yaşanılan yılbaşı kutlamaları tartışması da kaçınılmaz. Mekke’nin fethi mi, Hz. İsa’nın doğumu mu, yoksa sadece yeni bir yıla girmenin kutlaması mı? Herkeste durum biraz farklı olsa da bir beklenti olduğu kesin. Sanırım aynı dili konuştuğumuz tek yanı bu.
Zira yılbaşı, farklı kültürlerde ve dinlerde ayrı paydalarda yer alıyor. Ya da bize öyle geliyor. Çünkü gerçek biraz farklı. Şöyle ki; benzer inanç ya da kültür aslında toplumlarda sadece farklı isimlerle yer edinmiş olabilir.
Sizi Ayaz Ata ile tanıştırayım önce: Ulu Türkistan mitolojilerinde, özellikle Kazaklarda ve Kırgızlarda soğuk yatırı. Yani günümüzün Noel Baba’sı, kadim Türklerin Ayas Han’ı. Ay ışığından yapılmıştır, soğuk havaya sebep olur. “Ak Ayas” olarak adı geçer. Ülker burcunun altı yıldızı, göğün altı deliğidir ve oradan soğuk hava üfler. Böylece kış gelir, ‘Ayaz’ bütün Türk coğrafyasında yakıcı soğuk manasına gelir ki, Ay’ın gökte rahatlıkla görüldüğü açık havalarda meydana geldiği için Ay tanrısının (veya ona bağlı Ayas Han’ın) gönderdiği düşünülmüştür. Bir tür Noel Baba olarak düşünülebilir. Kimi kültürlerde kışın soğukta ortaya çıkan ve kimsesizlere, açlara yardım eden bir evliyadır. Hristiyan azizi olduğu yönünde görüşler de vardır. Fakat etimolojik ve kültürel olarak Türk kültüründe zaten var bulunan bir kişilik olduğu kesindir. Yılın son günleri kimileri Ayaz Ata’sını bekler, kimileri Noel Baba’sını, kimleri de mutlu olmak için Nardugan’ı.
Peki, Noel Baba kim? Efsaneye göre Noel Baba, günümüzden 1.700 yıl kadar önce, Akdeniz kıyısındaki Patara/Ovagelemiş’te doğmuş. Hayatı boyunca da, Patara’nın yakınındaki Mira/Demre’de yaşamış. Bu iki antik şehir, bugün Antalya ilimizin sınırları içindedir. O zamanlar Patara, bir liman kentiymiş. Bu şehirde buğday ticareti yapan zengin bir aile yaşıyormuş. Bu ailenin çok güzel bir evi, evin de Cennet gibi bir bahçesi varmış. Bahçede bin bir çeşit ağaç ve çiçek yetiştiriyormuş. Çiçekler çevreye mis gibi kokular yayıyormuş. Günlerden bir gün bu ailenin bir oğlu dünyaya gelmiş. Adını Nikolas koymuşlar. Nikolas “Zafer kazanan kahraman” manasına geliyormuş. Bu görkemli evde Nikolas, zenginlik ve mutluluk içinde büyümüş. Fakat daha çok genç denebilecek bir yaşta, ansızın anne ve babası ölüvermiş. Ailesinin bütün serveti ona kalmış. Bunca servetle ne yapacağını düşünen Nikolas, sonunda çevresindeki yoksul insanlara yardım etmeye karar vermiş. Zenginliğini ihtiyacı olanlarla paylaşarak hem yoksulları sevindirmiş hem de kendisi mutlu olmuş. Evini de satıp daha küçük bir evde yaşamaya başlamış.
Nikolas’ın 6 Aralık 343’te 65 yaşında iken öldüğü sanılmaktadır. Miralılar onun adına bir kilise yaparak içindeki lahde bırakmışlardır. Haçlı seferleri sırasında 20 Nisan 1087’de Bari’den gelen tüccarlar kemiklerini çalıp Bari’ye götürmüş ve yaptıkları bazilikaya gömmüşler. Onun olduğu sanılan geride kalmış bazı kemikler ise bugün Antalya Müzesinde saklanmaktadır.
Görüldüğü üzere, Noel Baba aslında Anadolu topraklarında yaşamış bir kişilik. Oysa yıllarca “Noel Baba da kimmiş?” diye okları çıkardığımız, kendimizce anılmasına dahi tahammül edemeyip güya boykot (!) ettiğimiz şahsiyet nasıl da bizim bünyemizden geçip gitmiş biri olarak çıkıverdi karşımıza. Şimdi, yılbaşının içindeki karakterleri aydınlattığımıza göre gelelim yılbaşının ‘amacına’.
Yılbaşı; İslamiyetten önce Türklerin günlerin uzamaya başlamasını, yeniden doğuşu yerin göbeği sayılan bir akçam ağacının altında kutladığı bir bayram adı Nardugan; İslamiyette, Mekke şehrinin Peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellem tarafından 1 Ocak (başka bir rivayete göre 11 Ocak) 630 tarihinde fethedilmesi; Hristiyanlar için miladi takvimin başlangıcı kabul edilen İsa aleyhisselamın doğumudur. İşte bu kutlamayı, kimi toplumlar İsa’nın doğumuna olan sevincine kimi toplumlar ise Mekke’nin fethine olan zafere ithaf ederler. Kimi insanlarsa her türlü oturmuş kültürden bağımsız olarak sadece yeni ve umut dolu bir yıla girmenin sevincini yaşadıkları için kutlama yapıyorlar aslında. Yeni bir yıla nasıl girersen öyle gider batıl inancı da bunda çok etkili tabii. Sevdiklerimize güzel temennilerde bulunarak ve ailecek keyifli bir akşam geçirerek yeni bir yılı karşılamanın kötü bir yanını görmüyorum.
Önemli bir hususu belirtmekte fayda var: Hristiyan toplumların kültürüne asimile olup kendi kabuğumuzu tamamen değiştirmemek önemli. Yani İslam’a empoze edilerek dinin özünü tahrip edilmesine izin vermemek, Türk geleneklerinin unutturulup Batılılaşmanın gereği sayılan âdetlere kapılmamak çok önemli. Çünkü İslam’ı şuurlu olarak bu tür ortak dönemlerle ötekileştirilip arka plana atmaya gayret ediyorlar.
İnşallah gelen bu yeni yıl, tüm insanlara sağlık, mutluluk ve huzur içinde yaşanacak günler getirir. Silahların konuşmadığı, vicdanların konuştuğu, kul hakkının yenmediği ve evrensel ahlaki kaidelerin geçerli olduğu bir dünyada yaşamamız dileğiyle yeni yılınız kutlu olsun.