NevşinMengü ve BİZ

Tuğba Açıkgöz

Hepimizin bildiği abartılı mimiklerle sunum yapan veya hakaret ederek, ülkenin Cumhurbaşkanını küçümseyerek hayatta kalabilen bir gazeteci!

Geçen haftalarda avukat(!) kardeşinin kaçırıldığı üzerine tweet atmış daha sonra bu haberin kardeşi tarafından uydurulduğu ortaya çıkmıştı. Herhangi bir özür dilemek veya kardeşini ayıplamak gibi onurlu bir tavır kendisinden görülmedi.

Bu olaylar bana şu soruyu sordurttu. ‘Popularite böyle bir şey midir?’

NevşinMengü ve onun yaşam alanında yer alanlar her şeyi istedikleri gibi yazacak ve herkes onların yazdığını mı okuyacak duyacak öğrenecekti?

Bir tweet atarak ülkenin gündemini meşgul etmek bu kadar kolay mıydı?

 

Ve diğer taraftakiler. Yani biz.

Yıllardır her gördüğüm, tanıştığım insana fetullah gülen terör örgütünün bizlerinasıl mahvettiğini anlatıyorum. Acaba kaç kişiye ulaşabildim? Kaç kişi benden duyduklarını evine gittiğinde anlattı? Benim de kız kardeşim avukat. Erkek kardeşim Hukuk Fakültesi öğrencisi ve bizler hakikati anlatmakta yetmiyoruz!

Ne acı…

Oysa bu ülkede herkes, yaşanmış gerçek acıları bilsin isterim. Bizi de duyan birileri olsun!

Babam…

Devlet aşığı…

Hayatı devlet işlerinin yolunda gitmesi için gecesini gündüzüne katarak, hafta içi hafta sonu demeden çalışmakla geçti. Çocukken devletin babama madalya takacağını düşünüyordum ama maalesef fetullah gülen terör örgütü tarafından kurulan kumpasla kelepçe takıldı.

Yıl 2009…

OKYANUS OPERASYONU…

Üniversite öğrencisiyim, Erzurum’dayım.

Her sabah beni arayan babam bütün gün aramadı. 1 gün geçti yine aramadı. Anneme sorduğumda ‘acil yurt dışına çıkması gerekti’ dedi ama babam yurt dışına çıkacak olsa benden helallik alırdı. Eşi dostu aradığımda herkes başka bir şey söyleyince bir problem olduğunu anladım ama ne olduğunu bulamadım.Ev arkadaşlarımla birlikte akşam haberlerini seyrederken, ‘Konya’da Büyük Operasyon’ haberi çıktı. Bir an babamı evde giydiği kazakla ve iki kolundan başka birilerine kelepçelenmiş halde götürülürken gördüm! Gerisi yok!

Kendime geldiğimde hastanede kollarımdan ve ayaklarımdan bağlanmış yatıyordum. Ev arkadaşlarımın ağlamaktan gözleri şişmişti, doktor bana sürekli bir şeyler sorarak konuşturmaya çalışıyordu. Polisi gördüm orda. Babamdan haber getirdi sandım. Sadece o polisle konuşmak istedim ama kimsenin bir şey bildiği yoktu.

Böylesi bir yükü kaldıramayacak kadar, konudan habersizdik. Hayatımızda karakol önünden geçmemişken cezaevi yollarına mı düşecektik?

Benim öksüz ve yetim babamın hakkını kim savunacaktı?

Mesai ücreti almadan bile hasta sonu çalışan babam, ‘ihaleye fesat karıştırmak, zimmete para geçirmek, çete kurmak’ gibi cümlelerin içerisinde mi anılıyordu?

Kelimeler boğazımda düğüm. Sorarsalar bana ahirette, o hastanede elleri ve ayakları bağlanmış, delirmesine az kalmış kız konuşsun isterim.

Okyanus Operasyonu kapsamında beraat etmiş tüm mağdurların evlatları adına şunu söylemek istiyorum ki;

Biz bu kumpasta yüzme bilmiyorduk ama hamdolsun okyanusta da batmadık.

Devletimize o günde küsmedik. Bugün de zerre kırgınlığımız yoktur. Tek dileğimiz devletin aziz kalmasıdır. Omuzlarımızdaki yük herkesten fazladır. Bizler daha fazla çalışacağız, daha fazla konuşacağız! Bu devlete o gün babalarımız cezaevine girmeyi göze alarak sahip çıktılar, bu terör yapılanmasına fırsat vermediler. Bizleri kendilerinden yoksun koydular ama devleti sahipsiz koymadılar. Namuslu ve şerefli vatansever babalarımızla gurur duyuyoruz.

Gönlümüz kederli ama hamdolsun başımız diktir!