7 Haziran seçimlerini geride bıraktık. Kavgaları bitmiyor. Bitecek gibi de değil. Erken seçime kadar istikrarsız, kavga dolu her kesin bir yerden çektiği koalisyon dönemine hazır olmak gerekiyor. Bugüne kadar siyasi bir parti tarafında hiçbir yazı yazmadım. Hiçbir partinin safında yer alarak da bayrak sallamadım. Bugüne kadar verdiğim tüm kararlarım ve düşüncelerimde vatanseverlik duygu ve düşüncelerim çerçevesinde oldu. Her ne kadar söyleyeceklerim buraya sığmasa da olduğunca bu yazımı da yine aynı çerçevede yazmak istiyorum. Sosyal medya çalkalanıyor bazıları AK Parti taraftarları MHP taraftarlarını, MHP taraftarları AK Parti taraftarlarını suçluyor. Ortak suçlama ise HDP’nin barajı geçmesi. AK Parti seçmeninin partiye ayar verme işlemi biraz fazla kaçtı diyerek seçmen masaya yatırılmış durumda. Peki, bunun suçlusu sadece seçmen mi? Dış güçler etkili oldu da AK Parti’de ya da milletin kendisinde hiç mi suç yoktu? Kimse kusura bakmasın ama biz dış güçlere çanağı tuttuk onlar da doldurdu. Ülkenin geldiği bu durum herkesin hatası. AK Parti nerelerde iletişim hataları yaptı nerelerde stratejik hatalar yaptı bir değerlendirmek gerekiyor. Bugüne kadar siyasal pazarlamayı iyi kullandığını söylediğimiz hükümet partisi maalesef son döneminde süreçleri yönetemeyen bir parti konumuna geldi. Rakip bile almaması gereken HDP’yi muhatap alarak ana muhalefet seviyesine yükseltti. İyi niyet üzerine başlayan çözüm sürecinde halktan çok terör örgütü temsilcisi partinin muhatap alınması yapılanları ve atılan tüm adımları bu terör örgütünün sahiplenmesine neden oldu. Kısaca bu süreçte çalışan parti değil fırsatçı parti yapılanları üstlendi. AK Parti çözüm sürecini sahiplenecek iletişim hamleleri yapamadı. Siyasal pazarını doğuya kaydıran AK Parti son dört yılda batıya sırtını biraz fazla döndü. Nasılsa garanti olarak bakılan Konya’dan bile % 65 çıkması bunun cevabıydı aslında. Terör örgütünün bariz temsilcisi olan HDP ise bu süreçte hem sosyal medyayı hem de geleneksel medyayı çok iyi kullandı. Neredeyse demiyorum artık üzülerek söylüyorum ki terör örgütü uzantılı bir parti bugün demokrasi ve barışın temsilcisi olarak konumlandırıldı ve hala da bu algı yönetilmeye devam ediliyor.
Partinin yaptığı bir diğer hata ise çok fazla yaptık oldu anlayışına düşmesi oldu. Maalesef parti son zamanda diyalog kurmayı unutan ve hırsına kapılan bir konuma geldi. Fakat Türk seçmeninin karakteri buna uygun değildi. AK Parti bu ülke için çok şey yaptı evet bunlar reddedilemeyecek gerçekler. Fakat her hükümetin düştüğü güç hatasına ve pazarlama miyopluğuna da düştü. Bundan önceki hükümetler gibi maalesef bu 12 – 13 yıllık dönemde de AK Parti kendi zenginlerini ortaya çıkardı. Hatta öyle ki insanlar artık ticari servetlerine güç katmak için partinin içerisine yer almaya başladı. Partinin en büyük hatalarından bir tanesi ekonomik gücü elde etmek üzerine fazla yönelmesi oldu. Oysa seçim sonucunda gördük ki AK Parti taraftarı olduğunu söyleyen zengin zümre elindeki nakiti dolara çevirmek için bankalarda ve döviz bürolarında sıraya girdi. Kısaca AK Parti bu seçimde birçok koldan sırtından vuruldu. Bu nedenle öncelikle parti güç dağıtan bir parti algısını yok etmesi gerekiyor.
Oysa AK Parti nesil yetiştirmek üzerine odaklanması gerekiyordu. Henüz koalisyon görmemiş, darbe görmemiş bir nesil oy kullanacak yaşa gelirken vatanseverlik duygusundan eksik yetişti. Üzülerek söylemek gerekiyor ki okumayan, araştırmayan bir nesil geldi arkadan. Tarihini Muhteşem Yüzyıl’dan öğrenen ve tarihine küfreden bir nesil yetişti. Barış ve demokrasi maskesini takan terör örgütü partiyi desteklemeleri de bunu gösterdi. AK Parti’nin söylemlerinde öne çıkan Abdülhamid rol model örneği iyi sindirilemedi. Abdülhamid nesil yetiştirmek için yatırımlar yapan, vatanseverlik duygusunu nesillere aşılamak için mücadele veren, yüzyıl sonrasını görebilen bir önderdi. Bu konuda AK Parti gençlik kolları da maalesef çalışmadı. AK Parti son zamanlarda güç elde etmek isteyen kitlelerle doldu. AK Parti bu son seçimde en çok ülkenin kötüye gitmemesi için destek olan ve belki de bugüne kadar partiden hiçbir menfaat gözetmeyen ve destek görmeyen vatansever insanlara şükran duymalı. Aksi takdirde 8 Haziran sabahı ülkede ikinci Abdülhamid vakası yaşanması an meselesiydi.
Dış güçler çok çalıştı evet. Arkadan yetişen neslin vatanseverlik duygusunu almak için, toplum yapısını bozmak için çok çaba sarf etti. Fakat buna ne eğitimcilerimiz, ne siyasi hükümet ne de milletimiz dur diyecek bir adım atmadı. Şimdi tüm suçu seçmene, dış güçlere ve birbirimize atmadan bir düşünelim ülke girdiği bu nesil krizinden nasıl çıkar diye. Artık zaman rehavetten uyanarak iletişime maruz kalan değil iletişimi yöneten bir ülke olmanın zamanı. Meselenin özüne inilmezse bugünleri arar hale gelebiliriz.