Bazen düşünüyorum ve düşündükçe bi o kadar da ümitsizliğe kapıldığım anlar oluyor.Sadece soruyorum kendime ; neden hep İslam ülkelerinde bu iç savaş , kavgalar İslam ülkelerinde meydana gelmekte olan hadiseler demokrasi ve insan hakları yönündeki değişim sürecinin gelişimi gibi gösterilse de bunun kesinlikle böyle olmadığına inanıyorum. ümit verici noktalar vardı elbet yüreğimde ama bu trajik sahneler hep içimi acıtıyor ve kahrediyor.
Nereye kadar bu kavgalar
Nereye kadar ?
Bakın etrafınıza hep ekonomik siyasal sosyal alanlarda meydana gelen dönüşümlere ,
Ve şu sonucu hep görürsünüz :
Etnik çatışmalara kavgalara iktidar mücadelesinde hep aynı sebepler karşınıza çıkar . Somali’nin Sudan'ın durumuna bakın
İçler acısı tablo karşımızda
Belirli bir etnik yapı veya mezhep üzerinden yürütülen saltanat kavgaları, siyaset alanında yaşanan çıkmazlar daha birçok neden
Bu hiçbir kişiye fayda getirmeyecektir
Kısır döngüler sonuçta tarafların hiçbirine fayda getirmemektedir. İktidar mücadelesinde bakım hep kabileciliğin merkezde durduğunu görürsünüz.
İslam tarihinin ilk yıllarında yaşananlar bunun örneği değil midir ? Bakın Endülüs İslam medeniyetindeki hüzün olmamış mıdır?
İnsan hakları ve hukuk konusundaki gelişmelere rağmen insan hakları ihlallerine neden olan bahsettiğim durumların söz konusu olması geçici bir konu mudur? Hala aynı şekilde ve süreklilikle gündemi işgal ediyor.
Ama insan bir şeyi unuttu; üstünlüğün cinsiyet, ırk, kavim ve kabile farklılığında değil takvâda olduğu
Peygamberimizin veda hutbesinde uzak durulmasını istediği cahiliye zihniyeti, malesef baştan beri kabile, etnik yapı ve ırk üzerinden yürütülen saltanat kavgalarıyla, iç çatışma ve parçalanmayla Müslüman dünyanın gündemini hep işgal etmiştir.
Söz konusu kavga, çatışma ve bölünmelere konu olan ülkeler işte hep İslam alemidir.
Ve insan tekrar tekrar düşünmeli kendine sormalı
Neden kaynayan hep İslam alemi
Kalın efendim sağlıcakla