Olaylar karşısında soğukkanlı olmaya çalışırım ama bu yazıya başlarken olduğu gibi isyan etmediğim zamanlar olmuyor da değil.
Doğu Türkistan’ın dava adamı ve değerli yazarı Nur Muhammed TOHTİ’nin, Çin yönetimi zalimlerince; Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, Mısır’ın kukla yöneticilerince şehit edilmeleri geçen haftanın en çok işlenen konusuydu sanıyorum. İki şehidin ülkemizde gündem belirlemesi gurur verici olduğu kadar geleceğe de umut taşıyıcı benim açımdan.
Her iki şehidimize de Allah’tan rahmet dilerken mekanları cennet olsun diyorum.
Açıkça ateist olduğunu söyleyen nasipsiz gayya sakinleri ile Batı kültürü karşısında ezik, Türklüğünden utanan ama bizlere godoşluk taslayan zavallıların Mursi ve Tohti hakkında ki hezeyanları, bu yazının kapsamı dışındadır çünkü yok hükmündedir.
Sosyal medyayı dolaşırken, içimdeki acı nedeniyle, zalimlere öfke ve nefret doluyken isyanım, her iki şehide aslında saygı duyduğuna inandığım insanların gizleyerek de olsa politik tercihlerini hala öncelemiş olmalarınaydı. İki Muhammed ismi taşıyan şehit arasında fark nedir Allah aşkına bana söyleyin de isyan etmeyeyim.
Şehitlik kavramının, Kur’an’ı devre dışı bırakınca anlamsızlaşacağını bildiğini bildiğimiz dava adamlarına, bu iki şehit arasında nasıl bir nitelik farkı var da kendinize göre tasnif yapıyorsunuz sorusuna verecek cevabı olmayanlara nasıl isyan etmeyeyim?
Birisi Çin zulmüne başkaldırmış ve canını inandığı değerler uğruna vermiş; bir diğeri ateist bir yazarın bile ‘’özür dilese belki af edilecekti ama fikri uğruna asla buna tenezzül etmedi ’’ diyerek takdirini kazanmış bu iki şehidimiz için siyasi bir tercih kullanılmasına isyan etmiyorum dersem siz bana inanmayın.
Sadece TOHTİ’ye rahmet dileyip, MURSİ’ye akıl almaz yakıştırmalarda bulunan; MURSİ’ye ağıtlar yakıp TOHTİ’yi görmezden gelen zihin dünyasına zeki olmadığım için mi isyan ediyorum acaba?
Nedir bu içinizi yakıp kavuran politik nobranlığın, şehitlere bile rahmet okumaktan geri bırakan acımasızlığı? İki mazlum Müslümanı şehit eden zalim karşısında bile birleşemeyen yüreklerin, sebebi ne olursa olsun içinde taşıdığı kin ve nefretle, şehitleri kullanarak bir başka kardeşinin yüreğini yaralamasına evet, isyan ediyorum.
Birisinin gıyabında cenaze namazı kılarken; öbürünü yok sayan ve izahını yapamayan sorunlu din pratiğine, din adına isyan ettiğimi bana söyletmek zorunda bırakanlara da isyan ediyorum.(Her ikisi için namaz kılanlara selam olsun)
Birisini sadece Türk olduğu için önceleyip, diğerini Arap diye aşağılayarak dine üçüncü sınıf bir angarya muamelesi yapıldığının farkında olmayan Müslümanın tavrına isyan etmiyorum dersem, siz bana inanacak mısınız?
Kendi iç dünyamda tevhid ehli bütün insanları sevmek için (Allah en iyi bilendir.)kendi nefsimi en ağır ithamlarla sorgularken çektiğim acıların bedeli için olsun, bu parçalanmışlığa sebep olanlara isyan etmekte haksız mıyım?
15 Temmuz gecesi ‘’Tekbirlerle mi demokrasi getireceksiniz. İnandığınız Allah hepinizin belasını versin’’ diyen, oruçsuz ama iftar sofralarında boy gösteren, ateist ama bir o kadar makyavelist politikacıyı siyaset adına alkışlayan iradeye ‘’pardon anlayamadım’’ kıvamında ki isyanımı yadırgayana da isyan ediyorum. Selamlar.