“Ne oldu durup dururken” diyesi geliyor insanın… Isıracaktı madem neden dişlerini gösterdi Avrupa’nın göbeğinde demokratlar? “Durup durduklarını kim söyledi” dediğinizi duyar gibiyim. Evet durmuyor ne batı ne batının uşakları.
Tüm sözleşme, anlaşma, birlik kuralları, bürokratik, demokratik, diplomatik algı ve alışkanlıkları hiçe sayarak çıldırmışçasına girdikleri bu eylem hangi hesabın görülmesi ile ilgilidir?
Akıl ve izan almıyor diyor birçok kişi. Yapılanın hiçbir mantık dairesine sığmadığını düşünüyor ve inanıyoruz. Bunu onlar da biliyor. Peki ne oldu, dertleri ne? Anlaşılıyor ki konu “Türk” olunca ve Türkiye denince ne hak ne hukuk. Sözleşmeler, birlikler hak getire…
Batı, batı gibi davranmayı ihmal etmedi, ihmal etmeyecek.
“Batı” dediğim zaman zihnimde oluşan yapının ne kadar karmaşık ve ne kadar büyük olduğu olgusu, yanılsamadır kanaatindeyim. Bu ülkenin evlatları gerek eğitim gerek iş gerekse ticaret için Avrupa kapılarını aşındırdılar. Son dönem Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarında adını bildiğimiz hemen her yazar, akademisyen, gazeteci, eğitimci, şair Avrupa macerası yaşadı. Onların edindiği tecrübe, bilgi ve birikim bu toplumun batıyı hakkıyla tanımalarına vesile olmuş mudur acaba? Bu sorunun bahsi diğer olduğunu biliyorum lakin batı ile münasebetimizin sadece gidip gelmek olmadığını idrak etmemiz gerekiyor.
“Batıya karşı kin ve nefret besleyelim” mi diyorum? Beslesek de zarar etmeyeceğimizi söyleyebilirim. Ancak en azıyla, tetikte olmamız gerektiğini, Batının Firavun ve Karun zihniyetiyle davrandığını hatta çağdaş Firavunların kapitalizm saltanatıyla Batının karnında yaşadığını ilkten kabul edelim uğraşındayım.
Batı, hele ki doğu bloku ile olan savaşını kazandıktan sonra kendine düşman icat etmeyi aklına koyduğu zaman ilk olarak doğunun bağrında doğarak cahiliye karanlığına karşı cephe açmış İslam’ı düşman olarak belirledi ve benimsedi. Daha sonraki tüm plan, program, proje, işbirliği, ekonomi, savaş hazırlığını baştan düşman olarak kabul ettiği İslam’a karşı sürdürdü.
Batı, tüm birliklerini, teşkilatlarını, ulusal ve uluslararası yapılanmalarını yeniden düzenledi. Yasalar çıkardı, devletlerarası anlaşmalar imzaladı. Kurduğu düzen tamamen İslam’ın düşman olarak görülmesi ile ilgiliydi. Kapitalizm ve onun ürettiği yaşam tarzının “var” olma sebeplerinden biriydi İslam. Ezilmesi, kontrol edilmesi, yenilmesi gerekiyordu.
Batı, bu savaşı başlattığı zaman nasıl hiddetle ve hararetle kinini canlı tutmuşsa aynı canlılıkla kavgasına devam ediyor. Afrika’yı sömürürken de aynı duyguyla hareket etmişti, Ortadoğu’ya ayak basarken de. Arabistan Yarımadasında kurduğu tezgâh da aynı amaçla kurulmuştu, Anadolu’da başlattığı işgal de.
Batı, bir saltanat kurdu, tekniğini alıp, kültürünü bırakmamıza imkân ve izin vermedi. Ürettiğini satmakla kalmadı, bize güya Avrupai bir hayat tarzı bahşetti, bu bahşişin karşısında yenik olduğumuzu kabul etmek yetecekti ona. Gerçi yetinmeyi bilmeyenler yine Batının çocukları idi. Ne kadar onlar gibi olsak, ne kadar Batılı görünsek de onların saltanatında bizler kale kapısından içeriye girmek üzere bekletilenlerdik.