Suç işlemek insanın doğasında vardır. Yaratılışı kusurludur demek istemiyoruz ama fıtratında suç işleme eğilimi ve kabiliyeti vardır.
Bir hukuki metinde rastlamıştım.’’ Suç doğal algılar alemine değil; normatif algılar alemine ait bir kavramdır’’ diyordu.
Denilmek istenen şu mudur?
Aslında doğal algılar aleminde suç diye bir kavram yoktur; koyduğumuz ölçülere uymayan fiillere biz suç diyoruz.
Güzel de, zaten kabul edilebilir ölçüler koyarken; kabul edilmesi mümkün olmayan algıların da zihinsel faaliyet alanımızda var olduğunu biliyoruz demektir.
Bildiğimiz için de eylemin suç olup olmadığına karar veriyoruz.
Kabil, Habil’i öldürmeden önce , nelerin suç olmayacağına dair ölçüler koydu ve eyleme geçti dersek, Habil’i öldürmenin suç olmadığını kabul etmiş gibi bir absürdite ile karşı karşıya kalmaz mıyız? (O zaman cinayeti suç sayan yasa koyucu / devlette de suç işlemiş olacaktı(!))
Kaldı ki, Kur’an, insanların suç işleyebileceğini kabul ediyor. Kabul ettiği içindir ki cezai hükümler getiriyor.
Suç işleyen bireyin vicdanı da, iradenin yanlış bir tercihte bulunduğunun farkındadır zaten.
Toplum vicdanı da, mesela adam öldürmenin ne kadar ağır bir suç olduğunun elbette farkındadır.
Bence düğüm, adam öldürmeye verilen cezanın; suçun tam karşılığı olup olmadığı sorusunda çözülür.
Yasa koyucu, katile belirli bir süre hürriyetten mahrum etme cezası takdir ederken, neyi birim olarak almıştır sorusunun cevabı yoktur.
Mahkumiyet süresinin uzun veya kısa olması, maktul yakınlarının çektiği acılara simetrik olmadığı için bir anlam taşımıyor.
Yasa koyucunun yakınlarından birisinin öldürülmesi halinde farkında olsun veya olmasın şeriata(kelime anlamı Allah’ın emri. Doğru yol./ F. Develioğlu) sarılması bu asimetrik ceza tayininin sonucudur.
Devlet adına yasa koyanın, babasının hele bir de haksız olarak öldürüldüğünü düşünün. Aklına ilk gelen eylem nedir? Babasının katilinin öldürülmesidir. Yanlış mı? Yalan mı?
O anda fıtratını hatırlıyor yasa koyucu.
Benim babam öldürülürken, birkaç yıllık mahkumiyet cezası, benim acımı dindirmeye yetiyorken(!); kendi babası, benim babamdan daha kıymetli olduğu (!)için babasının katili öldürülürse acısı öyle dinebilecektir.
Benim babamın katili için Allah’tan daha merhametli kesilirken; kendi babası için şeriat hükmü olan kısası hatırlayabilmektedir..
Kısasın genele uygulanmasında samimi olsaydı, merhametinde de samimi olduğuna inanabilirdik.
Çünkü Kur’an ‘’Kısasta sizin için hayat vardır’’ derken aslında katili öldürmüyor. Suçun birimine göre ceza tayin ettiği için katilin hayatını kurtarmak da ön alıyor.
Nasıl mı?
Katile verilecek ceza ölüm cezası mı? Evet.
Birini öldürme planı yapıyoruz diyelim. Bu kanunun da yürürlükte olduğunu birlikte düşünelim .
Kararınız nedir?
Dehşet verici mi? Caydırıcı mı?
Öyleyse vaz geçerek biz de ölümden kurtulmuş olmuyor muyuz?
Allah’a göre her can O’nun emanetidir ve aynı değerdedir.
O halde neymiş, ne kadar suç o kadar ceza.