Bir önceki yazımızı; “daha ben “ne dedim gençlere” sualinin cevabına geçemeden sayfanın sonuna geldik. Mevzu mühim, mevzu kıymetli ve derin. Sonraki yazılarda devam edeceğiz anlaşılan” cümlesiyle bitirmişiz. Bu cümleden devamla;
Her çağın kendine has problemleri ve müşkül yönleri olduğu kadar gelişim ve değişmeyle sağladığı kolaylık ve rahatlık da var. Bununla birlikte temel insani değerler değişmiyor ve “insan olmak” dediğimiz o yüksek ideal önemini ve tazeliğini koruyor. Bu bağlamda gençlerimize söyleyeceğimiz cümlenin tam yerinde ve isabetle seçilmiş olması gerekiyor.
İçinde bulunduğumuz çağ itibariyle, çocuklarımızla olan bağımız, irtibatımız, anlaşabilmemiz çok daha büyük çaba ve özen istiyor. Öte yandan gençlerimiz daha ilk gençlik yıllarından onlarca farklı yönlendirici ile karşı karşıya. Tam da bu noktada, kendi hikâyesini arayan gençlere fiziksel dünya kadar metafizik âlemin de olduğunu hatırlatıyorum.
İnsanı insan yapan insani vicdani ve ahlaki değerlerin hiçbir çağ ve zamanda değişmeyeceğini ve bu temel üzerine hayallerini, hedeflerini, gayelerini inşa etmelerini salık veriyorum. Nerede olduğumuzdan ziyade bizim ne yapacağımız cümlesini de mutlaka ekliyorum. “İyi” olmak gibi yüksek bir idealiniz olsun diyorum onlara.
Hayat bizlere her şeyi hazır ve tamamlanmış olarak sunmuyor. Yapıp ettiklerimizin neticesi her zaman bizim hayal ettiğimiz gibi olmayacak bilakis çoğunlukla tahminimizden çok daha çetin durumlarla karşı karşıya kalacağız. Aslında olagelen her sonuç nitekim takdirin tamamlanması için bir vesile.
Genç bir insanı karşınıza alıp yukarıdaki gibi felsefe ve sosyoloji kokan, klasik nasihatler dizgisi umduğumuz tesiri yapmıyor bazen. Haklılar nitekim. Kimi zaman gençler daha pratik, daha somut daha bariz misaller ve yönlendirmeler bekliyor. Bu durumda onlara kendinizi keşfedin diyorum, son çağın bu kadar hızlı ve bu kadar çabuk harcadığını fark etmelisiniz diyorum. Sorgulamalarını, her resmin arkasında başka bir resim olabileceğini, şüphe etmelerini ve araştırmalarını söylüyorum. Tüm bunları yaparken insanın manevi ve metafizik bir boyutunun da olduğunu unutmamalarını şiddetle tavsiye ediyorum.
Diğer yandan estetik zevklerinin olması gerektiğini, mutlaka sanatsal bir uğraşa yönelmelerini, şiirle tanışmalarını ve nazenin, ince ve hassas bir ruha sahip olmalarını tavsiye ediyorum. Mutlu olacakları bir uğraşla iştigal etmelerini lakin mutluluk denen o hissin sadece bize ait olmadığını fark etmelerini rica ediyorum.
Herkes siz gibi olamayacak siz de onlar gibi değilsiniz, seni biricik ve tek yapan şey “kendin” olmandır. Bununla birlikte farklılıklar da olacaktır. Onlarla birlikte yaşayabilmeyi öğren ama kendin olmaktan vazgeçme. Kavgadan kaçınsan da eğer başka çare yoksa yüksek idealler uğruna, kavganın da bir ahlakı olduğunu unutmayarak cesaretli davran.
Tüm bunları yaparken okumaktan asla vazgeçmeyin diyorum. Ne mi okuyacaksınız; ilk başta hayatın kendisini, toplumu, resmin büyüğünü, kendini… Sonra şiir okuyun diyorum, şairlerle dost olun, kitaplarla yürüyün, hele varsa istidadın kalemle hasbihal edin, yoldaş olun.
Velhasıl kendiniz olmaktan vazgeçmeyin, lakin kendini ararken danışacağın ve dayanacağın yerleri iyi tespit et ve sabit ayağını doğru noktaya koyduğundan emin ol.