Kuzey Atlantik Paktı yani kısa adıyla Nato kuruluş felsefesinde üye ülkelerin herhangi birine başka devletlerden yapılan bir saldırıya karşı diğer üye ülkelerin bu saldırıyı kendilerine yapılmış gibi algılayarak saldırıya uğrayan üye ülkeyi savunmayı , desteklemeyi ve savaşmayı kabul etmek ana felsefesi olarak 1949 yılında kurulmuş bir örgüttür. Ne var ki Paktın en etkili üyesi veya hamisi Amerika’dır, bunu açarsak Amerika’nın istemediği bir eyleme oluşuma veya duruma diğer devletler evet diyemez, çünkü en büyük askeri güç Amerika’dır. Kuruluşundan üç yıl sonra Türkiye yaklaşan Sovyet tehdidinden korunmak için Nato’ya üye olduğunda takvimler 1952 yılını göstermektedir. Savunma amacı ile kurulan Nato, üye ülkelerin toprak bütünlüğü ve dünya barışını sağlamak ve üye ülkelere olası saldırıları silahlı gücü ile caydırıcı hale getirmek olarak hedeflenmiştir. Kuruluş amaçları böyle olan Uluslar arası bir örgüt bölge ve dünya barışı için gerçekten ihtiyaç duyulacak bir felsefeye sahiptir.
Ancak 1952 yılından bu zamana kadar tek Müslüman üye devlet olan Türkiye söz konusu oluncaNato ve üye ülkelerin tavrı sürekli kuruluş felsefesine göre isteksizlik ve ayak sürüme gibi gönülsüz bir birliktelikmiş gibi bir görüntü arz etmektedir. Bunu da nerden çıkarıyorsunuz derseniz Suriye ile olan krizde füze savunma sistemlerini gönülsüz olarak konuşlandıran Hollanda, Amerika ve Almanya sanki tehdit ortadan kalkmış gibi apar topar füze savunma sistemleri olan Patriot’ları hemen söküp ülkelerine götürdüler. Irak savaşında Irak’ın kuzeyinden gelenlere su veriyoruz diye havalanan Amerika helikopterleri Cudi dağında PKK’ya silah indirdiler ya da Suriye meselesinde 1952 den bu zamana müttefiki Türkiye yerine terörist PYD örgütüne binlerce tır silah yardımı yaptılar veya Almanya 1990’larda sattığı leopar tanklarını PKK terör örgütüne karşı kullanamazsınız diyerek nota verdiler veya son olarak Hollanda daha sekiz dokuz ay önce Türkiye’nin bir bakanını ülkesine sokmayarak gerçek bir müttefik olduğunu kanıtlamış oldular. Çok değil daha tarihini yanlış hatırlamıyorsam 2015 veya 2016 yıllarında Türkiye’yi üyelikten çıkarmayı düşünmeliyiz gibi haberlerin yayınlanmasına önayak oldular. Veya Yıllar önce Yunanistan’ın, Rusya’dan aldığı S300 füze savunma sistemlerine ses çıkarmayan üye ülkeler bunu Türkiye alınca Nato’ya uyumlu olmaz diyerek bu alıma karşı çıkmaları Nato’yu kendisi ile çelişen bir birlik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Norveç’te yapılan Tridentjavelin isimli Nato tatbikatında yaşanan skandalın öyle yenilir yutulur bir tarafı yoktur. Türkiye’nin kurucusu M. Kemal Atatürk ve Erdoğan’ın hedef olarak gösterilmesi basit bir hata değildir bilakis kasıtlı olarak Türkiye’nin sinir uçlarına dokunarak ve tarafını seçmesini istediği bir komplo olarak okumak gerekir. Nisan ayında Estonya’da yine Nato tatbikatın da Fetö’den aranan birine Nato’nun görev vermesi Nato’nunFetö ile ilişkilendirilmesi gerçeğini ortaya koymuştur. En son Nato’nunorganizasyonu Halıfax güvenlik forumunda yine bir skandala imza atarak Org. Hulusi Akar’ı hedef göstermesi gibi sehven yapılmış hata olarak algılanamaz.
Zamanlaması açısından da önemli olan bu hafta Türkiye, Rusya ve İran Dış işleri bakanlarının Antalya da zirve toplantısı arifesinde ve devamında Soçi’de Putin, Erdoğan ve Ruhaninin üçlü zirvesinden önce ortaya çıkması sizce tesadüf mü? Hayır tesadüf olamaz hele Fetö terör örgütünün Nato’ya sızdığı veya kontrol edildiği gibi bakış açılarının doğru olduğuna inanmak gerçekten hayal perestlik olabilir. Nato’yuFetönün kullanmasını değil FetöyüNato’nun yönlendirmesini ve kullanmasını konuşmalıyız. Çünkü Nato kurucusu Amerika, Hollanda veya Almanya gibi güçlü devletler Fetö’yü kullanarak Türkiye’nin Nato’dan kendiliğinden çıkmasını istemektedir veya çıkmaz ise de Rusya, İran veya Venezuela gibi devletlerle ilişkilerini kısıtlamasını istemektedirler. Yani Türkiye’nin eskisi gibi kontrol edilebilir bir ülke statüsüne dönmesini istemektedir. Fetö terör örgütü üyelerini ülkelerinde sığınma korunma ve her türlü maddi destek veren başta Almanya, Hollanda, Amerika, Estonya veya Norveç gibi ülkelerin mevcut Türkiye yönetimi için bir karar verdikleri aşikardır Türkiye’nin mevcut yönetim ve uygulamalarından rahatsızlıkları sebebiyle kendilerine maşa olarak kullandıkları Fetö mensuplarını hem ülkelerinde hem de Nato bünyesinde himaye ederek Türkiye’yi hizaya getirmeye çalışmaktadırlar ve dolayısı ile Türkiye’nin kendi kararını vererek Nato’dan yolunu ayırmasını bekledikleri görülmektedir.