Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali ile başlayan son savaşta yeni bir döneme giriliyor. Ukrayna’nın başına gelenler şimdiye kadar NATO üyeliğini düşünmeyen İsveç ve Finlandiya’yı yeni bir karar almaya zorladı.
Üyelik başvurusu aşamasına geldikleri NATO’nun kapısını aralayabilmeleri Türkiye’nin itirazlarını bertaraf etmelerine bağlı. Israrla PKK desteğini sürdüren bu ülkeler şimdi, Türkiye’nin onayına ihtiyaç duyar hale geldiler.
‘Düşmez kalkmaz bir Allah’ sözü bir kez daha doğrulanmış oluyor. 1980 ihtilali döneminde Yunanistan’a NATO üyeliği vetosunu şartsız biçimde kaldıran darbeciler bugün bereket versin iktidarda değiller.
Halka dayanan siyasi iktidarlar toplumun menfaat ve iradesi dışında davranmazlar.
İsveç ve Finlandiya AB ve BM tarafından da terör örgütü olarak nitelendirilen PKK ile gayet sıcak ilişkilere sahip. Müslümanların inançlarına karşı saygı duymayan bu zihniyet teröristlere karşı son derece hamiyetperver.
Rusya baskı ve korkusu nedeniyle NATO’nun kapısına dayandılar. NATO tarafından korunabileceklerini sanıyorlar.
Oysa çok değil, altı ay önce Ukrayna da aynı konumdaydı.
Evet, dünya bugün çok daha güvensiz hale geldi. Cin şişeden çıktı. Kardeş topluluklar arasındaki son savaş, çatışmaların birbirine benzemeyen milletler arasında olmayacağını gösterdi.
Türkiye bu denklemde NATO ve batıya karşı hem bir koz elde etti hem de sorumlulukları bir kat daha arttı. Rusya – batı ilişkilerindeki denge sorumluluğu iyiden iyice zorlaştı.
Batının kendi içindeki çatışan ve çelişen menfaatleri devam ettiği müddetçe Türkiye denklemin aktif aktörü olmaya devam edecek.
Ak Parti’nin iktidara geldiği şartlar çok zordu. 11 Eylül’ün hemen akabinde yönetimi devraldı şimdiki siyasi kadro. Akabinde Irak’ın işgali ve Arap Baharını vs. tecrübe edildi.
Şartlar şimdi biraz daha farklı. Rusya’nın sahneye inmesi, hayati fonksiyonlarına darbe vurulduğu fikrine kapılması ve Libya, Suriye gibi bölgelerde sağladığı düşünülen uzlaşma fikrinin ortadan kalkması bu ülkeyi fena halde köşeye sıkıştırdı.
Önemli olan ülkemizin NATO bağlamında elde edeceği avantajlar.
İlk elden, Cumhurbaşkanının dilinden muhataplara soğuk bir mesaj verildi. İsveç ve Finlandiya’ya içimizde kalan, çoğu zaman sessizce dillendirdiğimiz bir düşüncemizi ifade ettik.
15 Temmuz’da NATO ilgisini bilen bir iktidarın başka türlü davranması beklenemezdi.
Karşı taraf mesajı aldı. Dışişleri bakanları derhal açıklama yapmak, terör örgütü ile ilişkilerinin o kadar iyi olmadığı söylediler.
İşin doğrusu iki ülkenin askeri, siyasi ve stratejik anlamda ve dünya ölçeğinde bir ağırlıkları bulunmuyor. Fino köpeğinden farklı değiller.
NATO üyesi olmaları bize bir şey kazandırmayacak ve kaybettirmeyecek. Ancak, şimdilerde yapılacak pazarlıklar, Türkiye’ye önümüzdeki dönemde avantaj sağlayacak.
Uluslararası ilişkiler böyle bir tabiata sahip. Elinizdeki bir imkânın size ne zaman avantaj sağlayacağını bilemezsiniz.
Şu anda ipler Türkiye’nin elinde. Düşmanca mesajlar veren ülkeler ve yöneticileri kamuoyuna ilan ettikleri politikaları kapalı kapılar ardında inkâr edecekler.
Dış politikadaki süreklilik Türkiye’ye bu imtiyazı kazandırdı.
Türkiye iki ülkeyi silip, atmaz. Sonuçta bu ülkelerde yaşayan yüz binleri bulan vatandaşımızın hukuku başta olmak üzere, pek çok menfaatimiz mevcut. Türkiye vetoyu kaldırır; isteği ayrıcalıkları kazanmak şartıyla.
Küresel sistem bu kadar esnek ve oynak…