Arapçada tevbe, (tevb, metâb) “geri dönmek, rücû etmek, dönüş yapmak” anlamındadır ve “dinde yerilmiş şeyleri terk edip, övgüye lâyık olanlara yönelme” biçiminde tanımlanır. Tevbe kavramı, Allah’a nispet edildiğinde “kulun tövbesini kabul edip, lütuf ve ihsanıyla ona yönelmesi” mânasına gelir (Zeccâc, s. 61-62; Kuşeyrî, et-Taḥbîr, s. 84). Kişilerin birbirine karşı yaptıkları hatalı davranışlardan dönmesi için avf (af) ve i‘tizâr (özür dileme) kelimeleri kullanılır (krş. et-Tevbe 9/94; en-Nûr 24/22).
Kardeşlerim! Bizler insanoğlu olarak fıtratımız gereği bir çok özelliğe sahibiz. Bunlardan bir tanesi de insanlar olarak bilerek veya bilmeyerek insanlara ve Rabbimize karşı hatalar yapmamızdır.
Her insan hata yapar ama hata yapanların en hayırlısı tevbe edenlerdir. Rabbimiz ayeti kerimelerde bizlere şöyle buyuruyor:
"Allah’ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tevbesidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.( Nisa suresi 17)
Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çattığında: Ben şimdi tevbe ettim. Diyenlerle, kâfir olarak ölenler için kabul edilecek tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.(Nisa 18 ayet)
Ayette de dediği gibi eğer tövbemizin kabul ve makbul olmasını istiyorsak hatamızı hemen anlamalıyız. Bilerek ve isteyerek günaha girip “Allah ( c.c) beni zaten affeder ”düşüncesiyle, günahta ısrar etmemeliyiz. Veya farz olan bir ibadeti terk edip “Allah'ın rahmeti çoktur, beni affeder.” düşüncesinde olmamalıyız, çünkü Rabbimiz ayette şöyle buyuruyor:
"Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın va‘di gerçektir. Öyleyse sakın dünya hayatı sizi aldatmasın! O, çok hilekâr şeytan da, sizi Allah’ın rahmeti ve affına güvendirerek kandırmasın!”(Fatır süresi 5)
Rabbimizin mutlaka rahmeti ve merhameti büyüktür ama muhakkak ki gazabı da büyüktür.
Peki nasıl tevbe etmeliyiz? Nasuh tövbesi ile tövbe etmeliyiz yani geri dönüşü olmayan, tam bir samimiyetle Rabbimize dua edip ona tevbe etmeliyiz.
Peygamber efendimiz s.a.s bir hadisi şerifte şöyle buyuruyor: “Kulunun tevbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.”(Buhârî,Daavât 4;Müslim,Tevbe 1,7,8.)
İşte kardeşlerim! Rabbimiz bizi affetmek ve bağışlamak istiyor. Ama bazı haklar var ki "Kul hakkı" gibi. O konuda da Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir."
Bizlerde üzerimizde kimin hakkı varsa ölüm gelmeden önce hak sahibinin hakkını verelim ve helalleşelim.
Rabbim bizi “Afuvv” ismi hürmetine affetsin ve “Tevvab” ismi hürmetine tevbelerimizi kabul eylesin... Amin