Nasıl Bir Sevgiydi

Gökhan Kırlangıç

Ya Şimdi

Sevgi hayatımızın anahtar kelimelerinden biri. Sevgisiz bir hayatın lezzeti olmadığı gibi böyle bir hayatta huzuru yakalamak da zor. Sevgiyle büyüyen çocuktan, sevgiyle yapılan ibadete, hatta pişirilirken sevginin de katıldığı yemeğe kadar sevginin değdiği her şey bambaşka bir hale bürünür.

Sevgisiz kalan kalplere ise bencillik, para hırsı, merhametsizlik ve vahşet duyguları yerleşerek toplumu telafisi olmayan sonuçlara götürüyor.

Birçok Batı ülkesiyle birlikte dünyanın en huzursuz ülkelerinden biri haline gelmek için acaba nerede yanlış yaptık, diye sormamız gerekiyor. Sevgi ahlakını, Kur’an-ı Kerim’den ve Sevgili Peygamberimiz’den (s.a.v) öğrenen, Hz. Mevlana’dan, Yunus Emre’den, Hacı Bektaş-ı Veli’den dinleyen bu toplum nasıl oldu da bu kadar sevgisiz oldu?

Sohbetlerimizin adı bile “muhabbet etmek” iken şimdi neden Sevgililer Günü gibi yapay günlerden medet umuyoruz.

SEVGİYİ  HEP TÜKETTİK

Günümüz insanının her duyguya sevgi diyerek sevgiyi tüketilen bir nesne haline getirmedi mi ?

Bizim kültürümüzün yüzü Allah’a bakar. Biz bu kültürle yoğrulmuşuz. Müslümanlar bu dünyayı geçici imtihan meydanı olarak görür. Onun asıl mekânı ebediyettir. Ahirete bakan Müslüman’ın dünyevi hazların içine dalması onu yolculuğundan alıkoyar. Sevgililer Günü ve diğerleri, bizi öz muhabbetten uzaklaştırdığı gibi, çok süslü, albenisi fazla ancak içi boş bir dünyaya çekti.”

Kendimize bakmalıyız, nereye gidiyoruz, kime faydamız var, Allah için ne yapıyoruz? Bu kadar tefekkürü ve muhasebeyi bile günümüzde insanlar ayrıntı gibi görüyor. Müslüman’ın en büyük serveti inancıdır. Allah’tan daha güçlü kim var, Allah’tan daha muhabbetli kim var? O zaman sevgimizi ona vermeli, sırtımızı ona dayamalıyız.”

HIRSLI BİR TOPLUM HALİNE GELDİK

“Sevginin azaldığı, toplumsal sorunların arttığı dönemlerde Hz. Mevlana, Yunus Emre ve daha birçok Allah dostu gelmiştir. Allah dostları en karışık devirlerde geldi ve insanlara sevgiyi sundular. Böyle yüzyıllar geçti ancak tasavvuf edebiyatından uzaklaştık ve kâinata sevgi gözüyle bakamaz hale geldik. Batı’ya ayak uydurma gayretiyle de özümüzden uzaklaşarak her şeye nefsanî arzularla bakmaya başladık. Daha güzelini, daha fazlasını almaya çalışan bir toplum haline geldik. Bütün bunları yaparken de farkına varmadan ‘ben merkezli’ olduk. Oysa ki, milletimiz ve vatanımız var. Allah’ın yarattığı çocukları sevgi gözüyle bakarak yetiştirme sorumluluğumuz var. Ancak çocuklara başta devlet, ebeveynler ve öğretmenler sevgi gözüyle bakmayı unutunca çocuğun beslendiği kaynaklar azaldı. Medyanın pompaladığı popüler kültür de eklenince ‘ben merkezli’ bir birey olduk .

SEVGİLİLER GÜNÜ ANLAMSIZ

 

Sevgi, içinde aşkı, saygıyı, ümidi, korkuyu, heyecanı, tereddüdü, karşılıksızlığı, sabrı, tevekkülü, duayı, nefes almayı ve nefes vermeyi barındıran fakat hiçbir zaman bunlardan herhangi biriyle karıştırılmaması gereken “şey” olsa gerek ben samimi olan her şeyi ve herkesi seviyorum.

Bir alışveriş merkezinin müdürü veya bir gömlek markasının tasarımcısı veya sepetinde çiçek satan bir çocuk veya bir televizyon kanalının genel yayın yönetmeni veya bir gazetenin yazı işleri müdürü veya süs eşyaları satan bir dükkanın sahibi veya özel günlerde bir masanın başında romantik şarkıların notalarını savuran bir kemancı veya üzerinde kalp şekli bulunan balonların dağıtıcısı olsaydım, sevgililer gününün benim için bir anlamı olabilirdi belki anlamsızlığın arayışında ...