Namluya gıda mı sürülüyor?

Mehmet Toker
Dünyayı "kendi doğrularına!" göre yönetme ve şekillendirme iddiasında olan kapitalist/siyonist küresel güç, insanlık üzerinde farklı teorileri, vicdansızca deneme yoluna gidiyor. Topyekün bir toplum mühendisliği ile insanlık, dini, kültürel, ekonomik, açıdan ve nüfus açısından da kontrol edilmeye, küresel gücü oluşturan azgın azgınlığın konformist hayat anlayışını etkilemeyecek şekilde dizayn edilmeye çalışılıyor.
 
I. Dünya savaşı olarak adlandırılan savaşın öncesindeki politik, siyasi, ekonomik emperyalist ayak oyunları ile başlayıp zaman zaman I. ve II. Dünya Savaşı'nda, Vietnam, Kore, Irak, Afganistan vb. coğrafyalarda olduğu gibi konvansiyonel silahların kullanıldığı, fiili işgallerin yapıldığı ve haritaların değiştirildiği savaşlarla geçirilen bu son 150 yıllık süreçte dünyayı ve insanlığı bir laboratuvar gibi görüp, insanları kobay olarak kullanma düşüncesinin hâlâ bütün sıcaklığıyla devam ettiğini görüyoruz.
 
Kapitalist küresel sistemin ürettiği gelir adaletsizlikleri, yoksulluk, çevre kirliliği, ekonomik krizler, açlık ve susuzluk gibi büyük problemler ortaya çıkarılarak dünya yeniden şekillendirilmeye ve küresel elitlerin istediği bir model/plan çerçevesinde yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor. Büyük sıfırlama (Great Reset), büyük dönüşüm gibi isimlerle insanlığın hayatını ya da dünyanın geleceğini kendi üretmiş oldukları neo-dijital teknolojilerinin vermiş olduğu firavuni bir güç ve bu gücün yol açtığı şımarıklıkla belirleyebilecekleri ukalalığına soyunmuş bulunuyorlar. Neysen Tevfik'e ait: "Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami..." sözüne bir ilave daha yapmak gerekiyor. Dünyaya da siyonistler dadandı. Covid-19 salgınını üretip çıkartmak ve ciddi bir propaganda ile insanlık üzerinde ya da aşı alabilecek ekonomiye sahip ülkeler üzerinde toplumsal bir tedhiş meydana getirmek suretiyle ekonomisi iyi olan ülkeleri ekonomik ve mali açıdan temiz bir silkelediler. Dikkatinizi çekerse aşı alamayacak derecede ekonomisi zayıf olan ülkelerde Covid-19'un C'si yoktu.
 
Pandemi ile hedefledikleri ölümü ve ekonomik zenginliği sağlayamamış olacaklar ki her ne kadar dikkatlerden kaçsa bile son iki üç hafta içerisinde kripto paralar da bir buçuk trilyon dolardan fazla bir meblağ buharlaştırıldı. Buharlaşan kripto meblağ, birilerinin!!! bahçesine reel yağmur olarak elbette yağdı ya da yağmaktadır. Daha önceki Kripto para ile ilgili yazımda böyle bir durumun yaşanacağını ve dünyadaki sıcak para akışının kriptolar aracılığyla tekelleşeceğini ifade etmiştim.
 
Yine siyonist güç, Ukrayna'daki kuklaları olan bir tiyatrocu marifetiyle bir savaş çıkardılar. Sebepleri itibariyle baktığımız zaman yok yere bir savaş... Ama sonuçları itibariyle baktığımız zaman, Dünya tahıl üretimini %35'ini, mısır ve ayçiçeği üretiminin %25'ini ve gıdayı etkileyen yan ürünler üretiminin %20'ye yakınlık kısmını elinde tutan iki ülkeyi dünyaya gıda maddesi arz edemez pozisyona soktular. Savaşta bir husus umarım dikkatinizi çekmiştir. Şehirler yakılıp yıkılıyor, insanlar ölüyor, savaş makinaları tahrip ediliyor ama ne Rusya, Ukrayna'nın ne de Ukrayna Rusya'nın tahıl ve gıda depolarını hedef almadı almıyor.(Almasını da istemeyiz) Öte yandan buğday, pirinç, yağlık bitki ve diğer gıda üretimi noktasında dünya üzerinde ciddi bir paya sahip olan Hindistan ve Çin hükümetleri gıda ihracatını yasaklayıp, gıda stoklamaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Covid-19 devam ederken bir siyonist sözcüler; ineklerin sera gazı üretiminde etkili olduğunu ve küresel ısınmanın en önemli unsurlarından biri olduğunu iddia ederek, tabiri caizse sığır cinsine toplu bir katliamı öngörüyordu. Yine aynı sözcüler inek, koyun, tavuk gibi protein ihtiyacını karşılayan hayvanların yetiştirilmesinde kullanılan mısır, yulaf, yonca gibi yem bitkilerinin dünya üzerindeki tatlı suların büyük bir kısmını harcadığını, dolayısıyla yem bitkileri üretmekten insanlığın vazgeçmesini öğütüyordu. -Yapay ete de bir göz kırpma mevcuttu.- 
 
Bütün bu verileri alt alta koyup topladığımızda; denizlerin kirletilmesi, balık popülasyonunun azaltılması, gıda maddelerinin genetiği ile oynanması, ekonomisine siyonistlerin yön verdiği ülkelerin dünyaya gıda arzında bulunmayıp stoklaması, kuraklık, tatlı su kaynaklarının azaltılması vb. hamlelerle insanlığı büyük bir açlığa ve gıda krizine sokma gayretinde olduklarını görüyoruz. Önümüzdeki günlerde siyonist kartelin, büyük sıfırlama açısından atacağı en önemli adım, dünya üzerinde başlatacağı en büyük savaşın gıda savaşı ve neticesinde yetersiz beslenme ve açlıktan toplu ölümler planladığını söylemek bir futuristik bir yaklaşım ya da kehanet değildir. İşte bu noktada oyunu bozmak isteyen güçlerin alması gereken tedbirler olmalıdır. Türkiye'nin, Sudan, Nijer gibi ülkelerde şimdiden Türkiye yüz ölçümünün üç katı büyüklüğündeki bir tarım arazisini kiralamış ve orada tahıl, ayçiçeği, mısır, pirinç vb. gıda üretimine başlamış olması planlanan gıda savaşında çok ciddi bir silahlanma ve hazırlık olarak değerlendirilmelidir. Dünya üzerinde özellikle Afrika kıtasında son ikiyüz üçyüz yıldır açlık, yoksulluk, susuzluk olmasının sebebi, Allah'ın o coğrafyalar için yeteri kadar gıda maddesi yaratmaması, o bölge insanlarını rızıklandırmaması değil; Allah'ın o insanlar için vermiş olduğu rızıkların, siyonist emperyalist beyaz insanlar tarafından gasp edilmesidir.
 
Gelecekte Afrika'nın durumuna düşmek istemiyorsak, gerekli tedbirlerin bugünden alınması noktasında tarımımıza, gıdamıza, toprağımıza ve tatlı su kaynaklarımıza sahip çıkıp, en verimli şekilde kullanmanın ve israf etmemenin yollarını aramak ve bulmak zorundayız. Küreselci siyonistlerin kurgulamış olduğu yeni dünya düzeninde köleler olmamak adına kurulan oyunu iyi ve doğru okuyup, gıda ve üretimi, tedarik zinciri konusundaki hazırlıklarımızı doğru yapmamız gerekiyor. Fiyatlar artsın diye tonlarca meyve ve sebzeyi dökenler vatana ihanet suçundan yargılanmalıdır. Son sözüm çiftçiye olacak. Devletin: "daha fazla toprak işleyip, daha fazla ürün elde edin" diye vermiş olduğu katkı, teşvik, destek ve yardımları üretimde değil de daha lüks, daha gösterişli araba ve traktör alımında kullanmak bu ülkeye ve ülkemiz insanına yapılabilecek en büyük haksızlıklardan birisidir.