2019-2020 sezonu bizim için pazar günü oynadığımız Ankaragücü maçı ile resmen başladı. Öncelikle yeni sezonun takımımıza ve şehrimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Sakatlıklardan uzak, galibiyet serileriyle süslü, şampiyonluklara taçlandıracağımız bir sezon olur inşallah.
Yeni sezon hazırlıklarına başlanması ile birlikte, transfer döneminin de ülke genelinde hareketli olduğu dönemlerde hepimizin gözü kulağı kulübümüzden gelecek transfer haberlerine çevrilmişti. Her nakadar kariyer yapmış isimler transfer edilmese de, geminin patronu mevcut kadroyu genç isimlerle güçlendirmeyi tercih etti. İyi mi oldu? Bence iyi oldu... Tarihimizde en büyük başarıları yaşadığımız dönemlerde de kadromuz kısıtlı, yedek kulübemiz aynıydı. Bir kaç isim değişse de bu kadronun iş göreceğini düşünenlerdenim.
Şüphesiz en iyi tercih Erdon olurken, Ali Yaşar'da kumaşının iyi olduğunu izletti. Mücahit kamp döneminde üzerine katarken, Milosevic bu sezon için iddiasını ilk maçta gösterdi diye düşünüyorum.
Henüz ilk maç arkadaşlar... Heyecan olur, uyum sorunu olur, alışma süreci muhakkak olur. Diyeceksiniz ki kamp döneminde ne yaptılar? Kamp dönemi ve hazırlık maçları asla gerçek maçın yerini tutmaz. Elbette fiziksel ve ruhsal olarak farklılıkları olacaktır, olmuştur.
Oyun geneline bakınca üstünlük maç boyunca elimizdeydi. Kanatlardan ve merkezden yaptığımız ataklar gol olmamışsa bu; Ankaragücü'nün doğru savunması ve bizim bitirici vuruşlarda eksikliğimizdendi.
Pazar günü Bajic, Konyaspor'a ilk geldiği dönemlerdeki gibi oynadı, yakın geçmişteki Bajic yoktu sahada. Fakat o da toparlayacaktır. Sakatlık olmadığı sürece -ki inşallah olmaz- kadromuz ciddi işlere imze atacak buna inanın.
Gelelim yazmımın başlığına; MÜŞKÜLPESENT ŞEHİR.
* İlk maç stadyumu tıklım tıklım doldurmak gerekirken büyük boşluklar bıraktı taraftar. Ama skoru beğenmedi!
* Transfer yapmadınız diye serzenip maç bitimiyle avazı çıktığında yuhalayıp ıslıkladı taraftar. Ama oyunu beğenmedi!
* Tezahürat noktasına yıllardır bir adım öteye gidemeyen kale arkaları da ilk maç bekleneni veremedi. Ama "Ankaragücü taraftarı daha coşkukuydu" denilince köpürdü.
* Sosyal medyada linç başlattı bazıları 0-0 biten sezonun ilk maçı ardından. Hem de öylesine bir linç ki bu; "88 numara kimse iyiye benziyor. Ama genel olarak mahalle maçı gibi bir maç izledik. Birbirinden habersiz iletişimsiz vasat bir takımla karşı karşıyayız." gibi anlamsız yorumlara imza atanlar oldu.
Ya hu be adam!
Daha takımının oyuncusu kim bilmiyorsun, bari internetren bakar insan da böylesine kendini küçük düşüren yazılar yazmaz. Futboldan anladığı" Ali topu tut" tan ibaret olanların beğenmeyip bol keseden konuşması kadar can sıkan bir şey bilmiyorum. İşin ilginç yanı o da beğenmedi!
Diyeceğim şu ki; ilk maç herkes sınıfta kalmışken, transfer lazım diye ortalıkta gezinmenin manası yok. Herkes üzerine düşeni yapsın. Yönetim de yapsın, futbolcu da, taraftar da.
Evet transfer lazım. Ama bize göre lazım! Takım olabildikten sonra bu kadro ile iş yaparız. Bunu sadece ben değil, bize kupalar veren Aykut KOCAMAN söylüyor...
İlk maç üzerinden bu kadarı fazla beyler. Durun! Sakin olun!
Beğenmemezlik yapmayın. Bunu sıklıkla görüyoruz bu şehirde.
Zor beğeniyor, illa ki bir kusur buluyoruz.
Asla ölçü değil ama anlaşılır olmak adına bu örneği vermek istiyorum; ilk hafta Beşiktaş yenildi, Galatasaray yenildi, Trabzonspor berabere kaldı. Onlar kabul etsek de etmesek de ülkenin büyük takımlarından! transfer yapan takımlarından!
"E Denizli kazandı diyecekseniz" eğer, unutmayın daha yolun başındayız. İlk hafta beyler ilk...
Keşke kazanabilseydik.
Bu kez de skoru beğenmedim diyenler olacaktı...
İlk maç izlenimim ardından şuraya bir not bırakarak yazıma son vereceğim;
İlk 8 garanti.
İlk 5 sürpriz olmaz.